Rabıta
Seyyid Sibğatullah Arvâsî hazretleri de (k.s) Zikir kalbi arındırır, rabıta kalbe yükselme verir. Kâmil velilerin sohbetleri kırmızı Yakut gibidir. Dünyayı gezsen böyle bir yakuta rastlamazsın buyurmuştur.
Edep... Müslümanın en aziz duygusu... Günaha mâni o duygu olduğu gibi, kahr ve rahmet arası muvazene noktasını görmekte aynı histen gelir. 《Edep hududa riayet etmek demektir ve en büyük edep; ilahî hadleri korumaktır. 》 Buyuran Abdülhakim Arvâsî Hazretleri, bu bahsi kendilerine açtığım zaman buyurdular:《Din,edepten ibarettir.》
Sayfa 343Kitabı okudu
Reklam
196 Minha
YAPILAN AMELLER MÜRİDİN SİMASINDA GÖRÜLÜR.. "Yapılan her amelin kendine has bir eseri vardır ve bu eser amel edenin simasında belirir.. Kimi arifler, bunu müridlerinin simasında gördükleri gibi hangi amelden kaynaklandığını da bilirler.
22. Minha
MANEVÎ MESH Ancak günah işlemek sûretiyle manevî değişmeye duçar olanlar, manen çevrildikleri hayvanın ahlâkına müptela olurlar.. İşte böyle kimselerin tövbe istiğfar etmeleriyle tekrar eski süretlerine dönmeleri mümkün olabileceği gibi, tövbe etmedikleri takdirde bu hal üzerine ölmeleri de mümkündür.
24. Minha
DÜNYA SEVGİSİ "Kişi, müslüman olmasına rağmen, öldükten sonra kabirde sırtının kıbleye dönük olduğu halde görülür. Bunun sebebi ise onun dünya sevgisiyle ölmüş olmasındandır."
23. Minha
MANEVİ DEĞİŞİMİN BELİRTİLERİ "Manevî çöküntüye (Mesh-i manevi) uğramanın alameti iki şeydir: İnsana vaaz ve nasihatin tesir etmemesi, işlenen günahlardan ötürü üzüntü ve keder hissedilmemesidir."
Reklam
51. Minha
SOHBET ve ÇİLENİN FARKI Gavs-ı Hizânî [kuddise sırruhu] derdi ki: "Çilehanede kırk gün kalıp çile çeken bir mürid, bazı makam veya hallere ulaşabilir. Ancak Nakşibendi yolundaki bir sâlikin sohbet yoluyla elde ettiği manevî feyiz ve bereket apayrı bir şeydir. Sohbet onu daha olgun hale getirerek kemale erdirir."
33. Minha
KİMLERE "KADDESALLAHU SIRRAHU", KİMLERE "RAHMETULLAHİ ALEYH" DENİR Takdis (kaddesallahu sırrahu) ile anılan kimseler, tamamen nefislerinden kurtulan kimselerdir. Rahmet, 'Rahmetullahi aleyh' ile anılan kimseler ise kendilerinde nefislerinden bir parça kalmış, nefislerinden tamamıyla arınamamış kimselerdir."
37. Minha
MÜRİD NİÇİN AĞLAR? Gavs-ı Hizânî [kuddise sırruhu] şöyle diyordu: "Seyr-i urûcî (mana alemine yükselme) makamında iken, kendisi için gurbet diyarı olan âlem-i halktan (dünya), asıl vatanı olan âlem-i emre (ervah) doğru yolculuk yapan mürid, kimi zaman ağlar." Gavs [kuddise sırruhu) bu durumu şu misalle örneklendirdi: "Bu durum aynen, bir gelinin çeyizini hazırlayıp gurbet vatanı olan baba evinden ayrılarak asıl yurdu ve barınağı olan kocasının evine giderken ki ağlamasına benzer."
Gavs-ı Hizânî [kuddise sırruhu] Şah-ı Nakşi- bend'den [kuddise sırruhu] şu nakillerde bulundu: "Dünya, bu taifenin (velilerin) nazarında önlerine konulmuş bir sofra gibidir; onların gözünden hiçbir şey gizli kalmaz. Benim nazarımda ise şu dünya, tırnağımın dış yüzü gibidir.
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.