Hazret-i Âdem'in bünyesinden Hazret-i Havva'nın nasıl yaratıldığı hususu, henüz, bir sır olarak kalmaktadır. Yüce ve mukaddes kitabımız Kur'ân-ı Kerim, bu esrarlı duruma şöylece işaret eder: «Ey insanlar, sizi bir tek candan yaratan, ondan, yine zevcesini vücuda getiren ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabbinizden korkun». (Bkz. en-Nisa Sûresi, âyet 1).
Sayfa 60
Bazıları, insanın çamurdan yaratılmasını, çok kaba bir şekilde hayal ederek tereddüt etmektedirler. Halbuki bu çamur, hayatın bütün sırlarını ihtiva eden ve hususi bir surette terkip edilmiş kimyevî bir hârikadır, bir özdür, bir hülâsadır. Bu konuda yüce ve mukaddes kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyrulmaktadır: «And olsun, biz, insanı, çamurdan (süzülmüş) bir hülâsadan yaratmışızdır». (Bkz. el-Müminûn Sûresi, âyet 12).
Sayfa 60
Reklam
Şuur, insana verilmiş nimetlerin en büyüğüdür.
Maddî toplanmalarda-bilhassa atomlar dünyasında- birimler yapıda birbirlerine eşittirler. Yani, hangi elementte olursa olsun elektronlar birbirinin tıpkısıdır. Elementler arasındaki fark, bu temel yapıların meydana getirdiği muhtelif kompozisyonlara bağlıdır...
İnsanlık, en korkunç savaşını galiba, ilmi ve teknolojiyi insanı esir almak için vasıta haline getirmek isteyenlere karşı verecektir. Çünkü madde dünyası, insanı köleleştirmek için kâfi miktarda güçlü bir tehlike kaynağıdır.
Açlığı, sadece midelerindeki sancıdan ibaret zanneden, beyinlerindeki ve kalblerindeki açlığı duymamazlıktan gelen nice insanlar tanıdım...
Reklam
NECİP FAZIL’IN DİLİNDEN ABDÜLHAKİM ARVASİ HAZRETLERİ
1934 yılında, oturduğu Beylerbeyi'ne giden vapurda, Abdulhakim Arvâsî'nin müridlerinden birisiyle karşılaşır. O zat Necip Fazıl'a efendi hazretlerinin Beyoğlu'nda Ağa Camii'nde Cuma günleri verdiğini duyurur. Şu oğüdü vermekten de geri kalmaz; “Dinleyecekleriniz halk için, nas için söylenen sözler... Siz o sözlerin içine
Kısakürek'in, bir Kürt şeyhi olan Abdülhakim Arvasi'nin irşatlarıyla radikal İslam hüviyetine büründüğü rivayet olunur. Arvasi halen İBDA-C'nin ilham aldığı "üç ışık"tan biri sayılır.
Allah'a ulaşmayan bir ilim, neye ulaşabilir ki...?
Her ne ise, gerçekten de hayat, «biyogenez» midir, yoksa «abiyogenez» midir? Bu konuda biyologlar araştırmalarını sürdüredursunlar. İşte, bu sorulara İslâm'ın cevabı: «Ölüden diriyi, diriden ölüyü O çıkarıyor. Ölümün ardından Arz'ı O, canlandırıyor». (Bkz. er-Rum Sûresi, âyet 19). Görülüyor ki, yüce ve mukaddes kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de, *canlının cansızdan ve yine bunun gibi «cansızın canlıdan çıkabileceği, on dört asır öncesinden, ilân edilmektedir. Bu sebepten, biz Müslümanlar, hayatın «abiyogenez» mi, yoksa «biyogenez mi olduğu konusundaki araştırmalardan asla rahatsız olmayız. Biz Müslümanları rahatsız eden şey, bu konuların, genç nesillere aktarılması esnasında, materyalistçe bir tavır almmasıdır. Kaldı ki, ilim, Allah'ı inkâra değil, tanımaya vesile olmalıdır. Allah'a ulaşmayan bir ilim, neye ulaşabilir ki...?
Sayfa 58
İslâm'da kâinat, sanki büyük bir mabettir de bu mabette, yüce ve mukaddes kitabımız Kura'n-ı Kerim'in şu âyetleri, her an, okunup durmaktadır: «Allah ile birlikte diğer bir ilâh daha (edinip) tapma (ona). O'ndan başka hiçbir ilâh yok. O'nun zâtından başka, her şey helak olucudur. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürül (üp götürül) eceksiniz. (Bkz. el-Kasas Sûresi, âyet 88).
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.