"Kalmak, sinsi bir kaderin sahibinin eline tutuşturduğu intihar silahı gibidir; aciziyetin doruklara ulaştığı bir hiçlik hali. Rüyasında koşan bir kötürümün uyanışı kadar ağır ve kaçışı imkansızdır. Zaman büyüteç merceğinden görünür kalanlara, her şey ağırlaşır, buharlaşır ve dolaşır. Yorganın altındaki karanlık gibi sınırsızdır kalma hali, bir adım dahi ilerlemeden içinde öylece duran, geceyi uzatan uykusuzdur kalan."
"Yetenekli olup da yeteneklerini verili egemenlik sisteminin emrine vermiş sanatçılar
yok mudur, vardır, ama bunların sayısı, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada parmakla gösterilecek kadar azdır. Egemenlikçi sistemle buluşanların sayısı hiç de az değildir gerçi, ama onlara da “sanatçı” demek
pek mümkün görünmüyor! Bu, sözüm ona
sanatçıların, itiraz etmek gibi akli ve vicdani sorumlulukları yoktur. Nasıl bir dünyada
ve ülkede yaşadıklarını bal gibi bilirler bilmesine de, itiraz etmek çıkarlarına uygun
düşmez. Yazdıkları da verili popüler kültürü çoğaltmaktan, sistemi yeniden üretmekten öteye geçmez. İtiraz etmek, muhalif olmak... Büyük yazarların kavramsal itirazlarını günlük hayatlarında ne oranda dile getirdikleri elbette tartışılabilir, ama şurası kesin: “Gerçek”le “ideal olan” arasındaki trajik
çelişkiden hareketle, daha iyi bir dünyanın
mümkün olduğunu hep hissettirdiler, söylediler; aklımızda, zihnimizde, kalbimizde
sarsıcı ve kalıcı etkiler bıraktılar." Nevzat Çelik 2018
Artık gözlerine çılgınlık dolmuş, görüşünü odaklayamıyordu. Feci bir psişik orgazmın eşiğinde gibiydi...
"Çal şunu" diye bir çığlık attı. "Sesi ne kadar açılıyorsa aç! Tavşanın kendi kafasını ısırıp kopardığı o muhteşem notaya gelince de, siktiğimin radyosunu ben içindeyken küvete atmanı istiyorum."
...
"Onlara yükselmek istediğimi söyle, yeter."
"Anlaşıldığı kadarıyla çağın temel sorunu giyim tarzı ve saç biçiminin nasıl olması gerektiğiydi, vitrinde olmayanı içeriye sokmanın gereği yoktu. Ah benim zavallı kuşağım; henüz bir şey yaratmamış olan, ne çabayı ne de isyanı tanıyan..."
"Hafif delirmiş olmalıydım ama bu hoşuma gider, deli olmak, biraz saçma bir görüntü karşısında en ufak bir utanç duymadan ürpermek, inanılmaz bir dehşetle bir kıza doğru elimi uzatmak ve içimizdeki yangınla bizi saran bu saçma bokluktan kendimi kurtarmak."
"Yalnızca var olmayı unuttuğum zaman mutluyum. Sadece gözlerim, kulaklarım ya da tenim var olduğunda. İki ya da üç yıl boyunca mutlu olduğumu hatırlamıyorum... Tüm bildiğim kendimi bazen mutluymuşum gibi görünmeye zorlamak, böylece, gözüm aynada yüzüme ilişecek filan olursa kendimi bir an için gerçekten mutlu olduğuma inandirabilirim belki."