İstanbul'u bir şehir olarak anmak, hataların en ilki. Bir ülke olabilir ancak. Binlerce yıllık hatıranın, derin hayallerin saklandığı devasa bir medeniyet deyin... Zamanın durduğu... Zira karşınıza çıkanlar; ya binbeşyüz yıllıktır, ya da beşyüz yaşındadır orada.
Hastalık ve kederin başkasına sirayet etme ihtimali varken, dünya üzerinde kahkaha ve güler yüzlülük kadar karşı konulamaz derecede bulaşıcı olan bir şey bulunmayışı adil, tarafsız ve asil bir dengedir.
Eski Mısırlılardan kalma görkemli anıtları, yazıtları görmek için Japon'u, Çinli'si, Amerikalı'sı, Türk'ü, Avrupalı'sı Mısır'a koşuyor. Belki de eski Mısırlıların umut ettiği ölümsüzlük buydu.
"Bu da ne? Canım sevgilimin avucunda bir şişe!
Demek ki, zehirden sevgilimin bu vakitsiz ölümü.
Cimri! Hepsini içmiş; bir damla bile
Bırakmadın demek kavuşabilmem için sana ?
Öyleyse dudaklarından öperim,
Orada bir parça zehir kalmıştır belki;
Bir zamanlar hayat veren dudakların
Bu kez son versin hayatıma."