Daha çok Çehov tarzı öykücülüğü ile bildiğimiz yazarın tek ve çok meşhur olan romanı Ayaşlı ve Kiracıları beni hayal kırıklığına uğrattı. Romanda Ayaşlı İbrahim adında birinin apartmanin 9 odasını kiraya vermesi ve bu kişilerin yaşantıları ve birbirleriyle olan ilişkileri daha çok olumsuz yanlarıyla ele alınmış. Tamamen ahlaki çöküş içinde olan bir toplum resmedilmiş. Kumar,içki, kadınların ahlaksızlığı, rüşvet, adam kayırma karakterler üzerinden çok yüzeysel şekilde anlatılmiş, bundan dolayı yazarın olaylara bakışına dair pek bir şey sezilmiyor, kurgu güzel fakat derin bir anlatım olsaydı daha keyifle okunan bir "roman" olurdu diye düşünüyorum.
Roman 70li yılların siyasi olaylarını ülkücülerin gözünden dile getiriyor. Sağ sol kavgasının en şiddetli, Türkiye'nin en sancı çektiği dönemin Ankara'si... Üniversitelerin, yurtların "işgal"e uğraması, yürüyüşler, protestolar, ölümler... Ertuğrul Dursun Önkuzu'nun hayatı ve solcular tarafindan "feci şekilde" öldürülmesiyle roman son buluyor.
SancıEmine Işınsu · Bilge Kültür Sanat · 2012901 okunma
Kitap yalnızca Kafka'nin Milena'ya gönderdiği mektuplardan oluşuyor, dolayısıyla Milena'nin hislerine ve duygularına dair bir izlenim elde edemiyorsunuz. Ben Kafka'nin yazdıklarında da aşka dair bir duygu sezemedim, Milena'nin evli olması farklı yerlerde yaşıyor olmaları zaten bu ilişkiyi imkansız kılıyor. Mektuplar sanki iki arkadaşın birbirine günlük hayatını anlatmalari böylelikle can sıkıntılarını gidermeleri gibi yazılmış, çok az bir kısmında Kafka Milena ile ilgili kalbî duygularina yer vermiş. Okurken zorlanmadim çünkü beklediğim kadar derinliği olan bir kitap değildi.
"Elbet öleceğim, şu anda kapanış şarkımı söylüyorum. Kiminin şarkısı daha uzundur kiminin de daha kısa ama aradaki fark ancak birkaç sözcükten ibarettir. "
"Hatta belki en sevdiğimin sen olduğunu söylediğimde söz konusu gerçekten aşk da değildir, aşk senin, benim için bıçak olmandir, kendimi içten içe kanirttigim..."
Yeni Zelandalı Viki adında bir kadının Çanakkale savaşına katılmış fakat ölümüne dair herhangi bir haber alınamamış olan dedesinin gerçekte neler yaşadığına dair izler bulabilmek için geldiği Geliboluda cozumlenen sır perdesini aralıyor kitap. Uzun zamandır bir kitabı bu kadar heyecanla okumamıştım, kurgu olduğu çok açık ama yine de okudukça olaylar gerçekmiş hissi yaratıyor.