Bir insan iktidarsız olursa ozaman en büyük arabaya sahip olmak isteyebilir. Bu, bir fallik semboldür.
Dünyadaki en güçlü arabayı ister; kendi gücü kaybolmuştur, kendi cinsel enerjisi gitmiştir ve o yerine bir şey koymak ister. Arabasını maksimum sürate çıkarırken kendini iyi hisseder, sanki kadınıyla sevişiyormuş gibi. Hız ona güç verecektir. O kendini arabayla özdeşleştirir. Psikologlar bu fenomeni, belirli bir aşağılık kompleksi olan insanların her zaman hırslandıklarını uzun yıllardır izliyorlar. Hatta derin bir aşağılık kompleksi yaşamadıkça neredeyse hiç kimse siyasete girmez. Politikacılar özünde aşağılık kompleksi olan yaratıklardır. Üstünlüklerini bir şekilde kanıtlamak zorundadırlar; aksi takdirde aşağılık kompleksleriyle yaşamak mümkün olmayacaktır. Burada anlatmaya çalıştığım şey, içinde eksik olan her ne varsa onu dışarıdan başka bir şeyle telafi etmeye çalıştığındır.
Kitap okumak yüce bir edim değildir. Yahut yaşamın olmazsa olmazı da... Sadece az gelişmiş ve aşağılık kompleksi içerisinde boğulmakta olan ülkelerde şişirilir okur olmak. Okumak, sancılı ve ağır bir süreçtir, doğru. Ama ne okuyan kutsaldır, ne de yazan. Eleştirel kalmanız için bu şart.
Herhangi bir sorumluluk almak, kişinin kendi
eylemlerinde hâkimiyet kazandığına inandığını
ve kendine güvendiğini gösterir. "Yapamam," düşüncesinin doğurduğu cesaretsizlik gibisi yoktur. Felç olmuş bir çocuktan çok hızlı koşan bir çocukla yarışması istense, ilki hiç koşmak istemez; yetenekli bir dev ile küçük, deneyimsiz bir adam boks
"İslâm başka insanların hayat tarzlarını taklit etmeyi yasaklamıştır. Taklit psikolojisi bunun aşağılık duygusundan kaynaklandığını ve neticesinin yenik bir zihniyetin ortaya çıkması olacağını belirtmektedir. Başkalarının kültürel yönden taklit etmenin bir millet üzerinde çok feci sonuçları vardır; iç canlılığı yok eder, basiretini daraltır, eleştirel yeteneğini köreltir, aşağılık kompleksi doğurur gitgide bütün kültür kaynaklarını tüketir ve ölüme mahkûm eder. Yüce peygamberin şiddetle müslümanlara gayrimüslimlerin kültür ve hayat tarzlarının benimsemeyi yasaklamasının nedeni budur."
Stefan Zweig, novella (kısa roman) tarzı kitaplarıyla ün salmış, Sigmund Freud'un etkisiyle romanlarında kahramanların patolojik yönlerini vurgulayan bir yazar.
Yazdığı bu kısa eserinde ise entelektüel ve zengin bir kadının yaşlandığı dönemde, itibar, ün, şöhret adına yaptığı akıl almaz davranışlarını göreceksiniz. Psikolojik olarak aşağılık kompleksi yaşayan, narsist bir kişiliği olan ve emellerine ulaşmak adına sadist faaliyetlerden kaçınmayan, hayatını insanlara sunduğu aşırı fedakarlıklar yüzünden mahvetmiş bir kadının yaşam ve ölüm arasındaki mücadelesi. Ayrıca altında ezdiği ilkel duyguları baskın olan bir köylünün de psikolojik yapısını çok iyi tahlil ediyor.
Kitap, yazarın her eserinde olduğu gibi sade, akıcı ve anlaşılır bir dile sahip. Bir çırpıda okuyabileceğiniz fakat yazarın anlatmaya çalıştığı bunalımları psikoloji alanında bilginiz yeterli olmadığında tam olarak kavrayamayabileceğiniz, niceliği kadar niteliği de ince bir eser. Keyifli okumalar...
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202177.5k okunma
Aşağılık kompleksi sıklıkla bir üstünlük kompleksi tarafından gizlenir; bu durum bir dengeleme işlevini görür. Böyle insanlar kibirli, küstah, kendini beğenmiş ve züppe tavırlar sergiler. Davranışlarından çok, dış görünümlerine önem verirler.