Biz ebeveynlerimizin unutamadıklarının tortusuyuz. Artıklarız biz. Dünya -ve bizim sözcüklerimiz, burada söylediklerimiz gibi- ortaya saçılan ne varsa onlardan arta kalanlardır. Unutturulma bizi artakalanın özüne götürür. Taşa.
Bize hiçbir şey yapmadılar, sadece mutlak bir hiçliğin ortasına koydular çünkü bilirsiniz ya, yeryüzünde başka hiçbir şey insan ruhunu hiçlik kadar baskı altına alamaz.
Öyle bir doğası vardır ki tinimin, bütün başlangıç ve sonlarından nefret ederim, çünkü bunlar belirgin noktalardır. Geçici olan her şeyin kesin olabileceğini, insanların hepsinin günün birinde mutlu olabileceğini, toplumun kötülüklerine bir çözüm bulunabileceğini hayal etmek bile yetiyor beni delirtmeye.
"...Evet: 'İnsanların çoğu öğreninceye değin yüzmek istemezler.'
Hoş değil mi? Yüzmek istemezler tabii! Onlar toprak için doğmuşlardır, su için değil. Ve tabii düşünmek de istemezler, öyle ya, onlar yaşamak için yaratılmışlardır, düşünmek için değil!
Evet, düşünen, düşünmeyi asıl sorun tanıyan kimse gerçi bu konuda ilerleyebilir, fakat toprağı suyla değiştirmiştir artık, ve bir gün suda boğulacaktır."
H[ermann]. Hesse, Step Kurdu
Bu bilgiç ve ölümcül suyun şerefine, haydi!
Yastığımın altında
cam bir küre içinde
(çevrilince kar yağdıran)
gümüşi bir kaydırak var
ağlayarak kayıyorum üstünden,
geri dönüp merdivenleri
çıkarken gülüyorum.