İslâm dini haktır ve bâtılı yıkmak için yeryüzüne gelmiştir. Bu, Allah ve Rasulünün davetidir. Ashab-ı Kiram'ın yoludur.
"Birçok mazlûmlar vardır ki, zâlimlerinden daha ziyâde günâha girer, onlardan daha fazla azâba müstehak olurlar. Bunlar, gördükleri zulümden daha fazla, zâlimlerine hakâret eden, söğüp sayan kimselerdir."
Reklam
Şüphe yok ki zulüm, nazar-ı İslâm'da, en büyük bir ma'siyettir. Zâlimlere meyletmek, onların zulümlerini tervîc eylemek, azâb-ı ilâhîyi celbeder. Çünkü zulüm, haddi tecavüz etmek, ilâhî hükümlere kasten muhalefette bulunmak demektir. Buna ise elbette Hak Teâlânın rızâsı yoktur. Kur'ân-ı Azîm lisânında zulüm ile, en ziyâde küfür ve kebâire inhimâk (büyük günahlara düşkünlük) mânâsı irâde olunmaktadır.
Kişisel Hataların Toplumsal Etkileri
Ashâb-ı Kirâm'dan Numan bin Beşir radıyallahu anh, Müslümanlara minberden su nasihatte bulunmuştur: "Ey insanlar! Aranızdaki sefih kişilerin kötülüklerine engel olun. Ben, Resulullah Efendimiz (sav)'dan söyle duydum: 'Bir düşünün! Denizde yolculuk eden bir gemide insanlar, geminin odalarını paylaşır ve herkese bir mekân düşer. Geminin en alt katındakilerden birisi, eline bir balta alır ve geminin tabanını delmeye koyulur. Diğer yolcular bu kişiye, 'Ne yapıyorsun?' diye sorduklarında; o, 'Burası bana ait, burada istediğimi yaparım,' der. Eğer gemidekiler, bu kişinin ellerini tutarak ona engel olurlarsa hem kendileri hem de o kişi kurtulur. Ancak kimse ona engel olmazsa gemi batar ve hem gemidekiler hem de o kişi boğulur." Bazı hatalar/günahlar vardır ki zararları toplumsaldır. Bunlar, yalnızca günahı işleyenlerle veya başlatanlarla sınırlı kalmaz. Fitne ve kargaşa sebebiyle geniş kitlelere sıkıntı ve musibet olarak döner; kurunun yanında yaşı da yakar. Bir kişinin hatası, büyük bir orduyu bile perişan edebilir. Bireysel davranışların her zaman toplumsal sonuçları olmuştur ve olacaktır. Modern zamanın günümüz insanlarına sunduğu "sınırsız özgürlük" kavramından da cesaret alarak her platformda özgür olduğunu ve dolayısıyla her istediğini yapabileceğini söyleyenler bulunmaktadır. Bu bireylerin eylemleri, hata ve günahları kaçınılmaz olarak diğer insanlara da olumsuz etki edecektir. Bu bağlamda, toplumun genel iyiliğini düşünerek, etrafımızda şuursuzca yaşanan ve değerlerimize uymayan çirkin davranışlara müdahale ederek engel olunması gerekmektedir.
Sayfa 60 - Ketebe DergiKitabı okuyor
Sahabe devrinde ashâb güçlü bir imana sahip oldukları için keramete ihtiyaçları olmamış ve keramet zuhur etmemiştir. Sahabeden sonraki devirlerde insanların imanları zayıfladığı için keramete ihtiyaç duyulmuştur. Şüphesiz Ahmed a Hanbel de bu manaya işaret eder. Ubâde b. Sâmit der ki: "Mü'minin rüyası Rabbinin kuluyla uykusunda konuşmasıdır. Nebi (s.a.v.) de "Nübüvvetten sadece mübaşerât (müjdeler) kaldı. buyurdu. Kendisine "mübaşerât nedir?" diye sorulunca, "Mü'minin gördüğü veya kendisine gösterilen sadık rüyadır" buyurdu. Müslümanların rüyası birleşince o rüya tekzib edilmez. Nebi (s.a.v.) Kadir gecesini, rüyalarında ramazanın son on gecesinde gördükleri zaman ashabına söyle demişti: "Ben sizin rüyalarınızın Ramazan'ın son on günüde.ittifak ettigibi görüyorum. Öyleyse sizden kim Kadir gecesini ararsa ramazanın on gününde araştırsın."
Bir dakik endişe eyle hâl-i mevtâyı dilâ Kabr içinde hâke yek-sân oldılar hem pây-mâl Çıkamadı başa Sıdkî ejdehâ-yı nefsden Niçe erbâb-ı ma'ârif niçe ashâb-ı kemâl
Reklam
Savaşta kadının durumu
Savaşta esir alınan evli kadınların bile ırzlarına geçilebileceğini söyler Kuran. Hatta kadının kocası sonradan ortaya çıksa bile ona tekrar verilmez. Nisa Suresi 24. ayeti Kurtubi tefsirin de şöyle açıklanır. "İbn Abbas, Ebu Kılabe, İbn Zeyd, Meklıul, ez-Zühri ve Ebu Said el-Hudri der ki: Burada muhsan (evli) kadınlardan kasıt, özel olarak ve yalnızca kocaları bulunan ve ashab alınan kadınlardır. Yani bu kadınlar harp diyarından ashab alınmak suretiyle kişinin malik oldukları dışında, haramdır. Ashab olarak mülkiyete geçirilen kadınlar ise, payına düştükleri kimseye -kocaları bulunsa dahi- helaldir.
Elinin altında günahın binbir çeşidine imkân varken bunları ardında bırakarak Rabb'inin rızasını kazanmayı seçen elbette kazanır. Kendini akışa kaptırmadan sorumluluklarını ciddiyetle üstlenen zafere erer. Allah'a ait bir varlık olduğunun bilinciyle, cesaretle çalışıp emek verenler, hayatını böyle bir ülke uğruna bezledenler... Yanlış karşısında susmadan doğruların yerleşmesi için kendi benlikleriyle, statükoyla, yanlışlardan nemalananlarla ahlaklı bir mücadele yürütenler... İşte böylece genç kalanların bambaşka formlarda sunulan ilahi ikramlara mazhar olabileceklerine dair umut her daim diri kalır. Tabii demiyorum ki onlar da 309 yıl mağarada korunurlar! Ama içinde bulundukları koşullara uygun destek, belki hiç beklenmedik bir anda gelir. (Talak, 65/2,3) Şimdi Gazze'de, Doğu Türkistan'da olduğu gibi şartların ağırlaştığı, peygamberlere bile "Allah'ın yardımı ne zaman?" (Bakara, 2/214) dedirten koşulların yaşandığı zamanlarda ümidi kaybetmemek, yere sağlam basmak, bu nedenle "mümin" ve "genç" olanların harcıdır. "Gün doğmadan neler doğar." neşesine kapılmak, gerçekten iman etmiş olanlara yaraşır ancak. Rab'lerinin desteği altındaki gençlerin yani Ashab-ı Kehf'in tecrübesini gönlümüzde mıh gibi tutmak bu yüzden umudun baharını hep canlı tutar.
Ebu Katâde'den nakledildiğine göre, Hz Peygamber ﷺ şöyle buyurmuştur: "Hırsızlık açısından insanların en kötüsü, namazından çalandır." Ashab: Ey Allahın Rasûlü! Kişi namazından nasıl çalar? diye sordular. Bunun üzerine Hz. Peygamber:" O ki rükû ve secdesini tam yapmaz." demiştir. -Dârimi, 1/305
Şifa-i Şeriften Son Sözler
Şifa-i Şerîfi, hem bizim, hem de onun okunmasına hizmet edenler için, Kendi rızasını kazanmaya, dünya ve âhiret saâdetini elde etmeye vesile kılsın. Şifa-i Şerîf sebebiyle bizleri, Peygamber Efendimiz'in yakın ashâb ve etbâının zümresine ilhāk eylesin. Bizleri, Peygamber aleyhisselâmın şefâatine nail oldukları için, hesaba çekilmeden, Cennet kapılarının en sağındaki Babü'l-eymen'den içeri gireceklerle birlikte Cennet'ine koysun. "Allahım! Faydasız ilimden, ürpermeyen gönülden, doyma bilmeyen nefisten ve kabul olunmayan duâdan sana sığınırım." AMİN
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.