" Bu nedenle yüce olan hiç kimse unutulmayacaktır ve ne kadar uzun sürerse sürsün; hatta o, kahramanı uzaklara götürecek bir yanlış anlama bulutu olsa da, âşığı hâlâ gelecek ve zaman geçtikçe ona daha fazla sadakatle sarılacaktır. "
Piraye,
Nazım'ın kızıl saçlı Pirayesi.
İnsan muhabbet duyduğu kişinin kaderinden pay alır. Tıpkı bu kitapta olduğu gibi. Edebiyat aşığı bir babanın kızlarına verdiği Hatice ve Piraye isimleri ve yaşadıkları aldatılmalar, zorluklar, hayata tutunma çabaları...
İstanbullu Piraye ve Diyarbakırlı Haşim Ağa'nın hikayesi. Aşk, ihanet, töre, ve kültür farklılıkları konularının ele alındığı bi solukta okuyabileceğiniz sürükleyici bi roman.
Sırf sevda uğruna yaşanmış onca şey, onca kabulleniş, değer miydi diye sormadan geçemedim. İnsanların inandığı normların dışına çıkamayışına karşın insanlıktan çıkışı... Beni hayrete düşüren onca şey.. Cehaletin pençesindeki onca insan..
Ah Piraye,
Tüm kadınların sesisin. Yaşadığın onca şeyi yaşayan ve kendinden başka tutunacak dalı olmayan onca yaralı kadından birisin.
Ah Hatice,
Aşkından gözü kör olan, aldatılmayı bile affedecek kadar seven(!) onca kadından birisin. Aynı zamanda yeri geldiğinde kendi ayakları üzerinde durup hayata yeniden tutunan güçlü kadınlardan birisin. Seninle gurur duyuyorum.
Sevgili kadınlar,
sadece kendinize yaslanın ki yıkılmayın. 'Seviyorum' dedi diye kendi sınırlarınızdan taviz vermeyin. 'Seviyorum' diye kendinize bile haksızlık ederek affetmeyin. Sevgi böyle bir şey değil.
Söylenecek çok şey var,
Kızılacak çok fazla şey.
Yaşayarak okuduğum bi eserdi, herkese tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar.
PirayeCanan Tan · Altın Kitaplar · 201344,7bin okunma
“Kral Süleyman bir gün bir çift serçeyle karşılaşır. Erkek serçe
eşine şöyle demektedir: ‘Ben seni çok seviyorum, her istediğini yaparım. Seninle birlikte zenginliği, şanı, şöhreti de seviyorum.
Sen iste, Sultan Süleyman’ın saray kubbelerini gagamla alır denize fırlatırım. Neden bana itaat etmiyor ve isteklerimi yerine
getirmiyorsun?’
Kral bu hale şaşırır ve onları yanına çağırır.
‘Ey cüretkâr kuş!’ der. ‘Neden yapamayacağın bir sözü verdin?’
Serçe bir süre susar ve sonunda cevap verir.
‘Ey güçlü Kral!’ der. ‘Sen de bilirsin ki ben böyle bir şeyi yapamam. Ama erkek bazen eşinin karşısında övünmek, kendisini büyük ve güçlü göstermek ister.’
Ardından da küstah bir tavırla, ‘Üstelik bir âşığı, söz ve tavırlarından dolayı kınamamak gerekir.’ diye ekler.
Kral Süleyman bir de dişi serçeye sorar, ‘Ey dişi Serçe!’ der. ‘Neden kocana itaat etmiyorsun? Bak o seni ne kadar çok seviyor.’
Dişi serçe acı bir gülümsemeyle cevap verir:
‘Ey Allah’ın elçisi! O beni gerçekten sevmiyor!’
Kral şaşırır.
‘Nasıl öyle dersin!’ der. ‘Seni memnun etmek için onca vaatte
bulundu.’
Dişi serçe cevap verir.
‘Eğer o beni gerçekten beni sevmiş olsaydı, benden başka sevgileri kalbine koymazdı. Oysa gerçek aşk bütünüyle örtücüdür. Aşk
kuşatıcıdır. Aşk kaplayıcıdır. Maşuku kaplar ve başka sevgileri görmez ve izin vermez.’
Serçenin bu sözü Sultan Süleyman’ı öylesine etkiler ki ağlamaya
başlar. Uzunca bir süre mabedine çekilir. Saltanatından uzaklaşarak
yüce Allah’tan, başkalarının sevgisini kalbinden çıkarıp sadece kendi sevgisini kalbine yerleştirmesini ister.”
Olaylara bakış, anlatım ve sürükleyicilik açısından güzel bir eser olmasının yanında, kitabı okuduğumda o çok güzel olan ‘Sen hayata karşı şarkı söylersen, hayat seni mutlaka dansa kaldırır.’ sözünü nitelendiren bir kitaptı. Yalnızca bir kere yaşanacak hayat serüveni içerisinde başkalarının değil de kendi hayallerinin peşinden gidilmesi gerektiğini, özgürlük ve gezme aşığı bir çoban üzerinden kişisel menkıbe adını vererek , iyi aktarmış yazar.
SimyacıPaulo Coelho · Can Yayınları · 202342 okunma