Aynı yerde aynı saatte alıştığım yüzler var. Onlar beni bilmez ama ben hepsini çok iyi tanırım. Öyle yakından tanırım ki, onlar gülünce ben de gülerim, somurtunca da silerim hemen yüzümden neşeyi. O kadar yakından tanırım işte.
Bakmayın yalnız olduğuma, aslında candan dostlarım var benim de. Şu kaldırımlar, şu binalar, şu ağaçlar.. Hatta
Tedbirini terk eyle takdir Hüdâ'nındır
Sen yoksun o benlikler hep vehm ü gümânındır
Birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır
Devran olalı devran erbab-ı safanındır
Aşıkta keder neyler gâm halkı cihanındır
Koyma kadehi elden söz pir-i muganındır
Meyhaneyi seyrettim uşşaka mataf olmuş
Teklif ü tekellüften sükkanı maaf olmuş
Bir neşe gelüp meclis
"tuhaf bir adam oldum
kendimle konuşuyorum evin içinde
biraz da şu koltuğa oturayım, diyorum
perdeleri ne kadar zamanda yıkardın, diyorum
bir gün olsun açık bırakmıyorum yatağımızı
el ayak değmeyen yerler nasıl tozlanıyor böyle
merak etme, mutfağı tertemiz ettim
terlikler senin istediğin gibi duruyor
çamaşır ipini silmeden asmıyorum
bir kahve yapayım diyorum
iki fincan koyuyorum, süt hazırlıyorum sana
sessizlikten mi nedir
bütün bunları yüksek sesle söylüyorum.
insan başka nasıl katlanır ölüme, bilmiyorum."
🖤
🖤
🖤
Birini gerçekten sevmenin ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız ?
Şükrü Erbaş’ı tanımanızı istiyorum . 📚
- " (...) Onlar, (Ehl-i sünnet âlimleri) bir meselede paldır-küldür “İçtihad” (!) etmeye yeltenmezler. Kendilerine takdim edilen herhangi bir müşkül meselenin “çözümüne dair” içtihad etmeden önce (Ehl-i sünnet âlimlerinin) nasıl hareket ettiklerine ve ne yaptıklarına misâl olması bakımından İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerine aid olan bir