Tasavvuf felsefesinde aşk gibi yüce bir kavramın tanımı, yine aşkın kendisi olarak görülmüştür. Yani aşk muammasını kalem, yazı, kitap ve akıl değil, yine aşkın kendisi çözer. Sufiler'e göre güneşin delili güneştir. Aşkın delili de yine aşktır. Mela'ya göre de aşkın sırrını yine aşk çözer. Ona göre aşkın sırrını kalem, yan ve akılda mahir olan ilim erbabı ve medrese ehli mollalar değil, aşk sanatında mahir olan âşık kişi çözer. Mela bunu şu şekilde ifade etmiştir: Tu j'Melayi her bipirs esrarê işqê hel dikit Vê mu'emmayê çi zanin sed mela û muste id (Mela'ya sor aşkın sırlarım ki, halletsin sana Çözemez yoksa bu muammayı yüz molla ile yüz müstaid) Mela'ya göre aşkın anlamı, tanrısal güzelliğin ruhumuzdaki yansımasıdır. Tanrı, mutlak güzeldir ve bu güzelliğinden bir parça ruhumuza yansımıştır. Ruhumuz, bu güzellik karşısında kendinden geçmiş ve ona aşık olmuştur. Çünkü ruh, tanrısal güzellik karşısında bir ayna mesabesindedir.
Sayfa 205 - NûbiharKitabı okudu
_İnsan, Meleklerin Cevherindendir. _Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur. _İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir. _İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları. _Allah’tan başka
Reklam
Ervah-ı Ezelde
Ervah-ı ezelde levh-i kalemde, Bu benim bahtımı kara yazdılar, Gönül perişandır devri alemde, Bir günümü yüz bin zara yazdılar Bulmadım şadlığın iradesini, Çekerim bu gamın ziyadesini, Herkes dosta verdi ifadesini,
Tab’ı şair andelîb-i zârdur gülzâr şi’r Nutknsâhil, akl gavvâs ü dürr-i şehvâr şi’r Aşkî Şair; yaratılış icabı inleyen bir bülbüle benzer, Şiir de gül bahçesidir. Yahut söz sahildir de, akıl orada dalgıç; şiir ise şehane bir inci…
"Gitmek başka bir yere gitmek mi, kendine gitmek mi?" Meçhul adam cevap verdi: "Senin başka bir başlangıç noktan yok. Sen, senden sana gidersin ancak. Bu âlem bir testidir, gönül de ırmak suyuna benzer. Bu âlem odadır, gönülse görülmedik ve şaşılacak şeylerle dolu bir şehir! Sofinin defteri değildir. Ancak kar gibi bembeyaz ve
Sayfa 176Kitabı okudu
Türkiye'de neden "stratej" yetişmiyor? Yetişmez mi?
Yetişebilir, yetişmek zorundadır ancak bu gidişatla çok güç. Birinci neden: Bizlere düş kurduracak üç önemli meslek alanı ve erbabı var. Bunlar, mimarlar, sinemacılar ve moda yaratıcıları. İşte bizim düş dünyamızı tetikleyecek, bizi uçuracak, başka evrenlere sürükleyecek bu üç alanda sanatkar ve zanaatkar yetişmiyor da ondan. Gelelim ikincisine; çocukluk çağlarımızda oynadığımız oyuncakları anımsıyor musunuz! 68 kuşağının, 78 kuşağının oyuncakları nelerdi? Kent çocukları bir dereceye kadar ithal oyuncaklarla oynadı ama kırsal kesimde büyüyen çocuklar hangi tür oyuncakları tanımıştır. Metal çember, çelik çomak, aşık, bilye, bez bebekler, tahta araba, tahta tabanca ve metal bıçaklar. Bunların üzerine üzerine eklenecek bir şey olduğunu sanmıyorum. Süleyman Demirel, Kenan Evren, Bülent Ecevit, Nihat Erim, Tansu Çiller, Turgut Özal, İhsan Doğramacı, Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül... Bu adlarını saydıklarım hangi tür oyuncaklarla oynayarak büyüdüler? Bu sorunun yanıt çok önemlidir. İstanbul Sunay Akın "Oyuncak Müzesine" yolun uz düşerse, bu soruyu sormamın nedeni ve yanıt arayışının ısrarcılığı çok net anlaşılacaktır. Bu müzede dünyanın her yerinde üretilen oyuncakları görüyorsunuz. Ve kafanızdaki, bizde neden stratej yetişmemiş sorusunun yanıtını vermeniz kolaylaşıyor.
Sayfa 47 - Alfa Yayınları, Dördüncü Baskı — · PDF.Kitabı okudu
Reklam
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.