Dostum Sen Bu Aşkı Anlayamazsın
"Dostum sen bu aşkı anlayamazsın Aşkı ancak aşık olanlar bilir O bir sağ duygudur dinleyemezsin Gönül diyarından gelenler bilir Eğer oldu ise şehvetin kulu O bir mecazidir ayrılır yolu Aşk dostun elinden sunulan dolu Serini sevdaya salanlar bilir Aşk düşmüş kişinin cezası değil İçki sofrasının mezesi değil Her kötü arzunun rızası değil Sevgi alemine dalanlar bilir Kirli emellerin benzetme aşka Aşk dediğin meydir lezzeti başka Fedai bu yolda kalaydı keşke Baştan sona karar kılanlar bilir."
Yalan
Oysa bir umuttu yaşamak... Uzaktan bakıp hayal kurmaktı... Sessiz kalıp köşende oturmaktı... Hem benim hakkım mıydı ki yaşamak... Sevmek, aşık olmak yada umutlanmak... Kıymetsiz, anadan öksüz ve hayali olmayan... Oysa ufak bir gençti kendi halinde olan... Güneşli diyarların, bağrı yanık evladıydı... Soğuk iklimlere, sıcacık bakışlarına adaydım... Oysa ufak bir gülüşe nice umutlar yeşertendim.. Şimdi soğuk yolların yalnız yolcusu oldum Kar tanelerinin sırdaşı, soğuk diyarların fedaisi... Soğuk diyarlarda kalbi donan fedai... Hem hakkımız mıydı ki sıcak iklimlerin sıcaklığını Soğuk diyarların topraklarına taşımak Sıcak toprakların, sıcak bakışların, samimi gülüşlerin karşılığında aldığım koskoca bir yalan... Benim yolum uzun, çok uzun, sonu belli olmayan cinsinden... Karlar arkadaşım, yağmurlar yoldaşım, fırtınalar sırdaşım... Dedim ya yolum uzun, çok uzun... Hasancan ALKANLI
Reklam
Fecre dal Fedai cembiyeleri ile cenkte kaldı Surlarımda kahpe uykuyadaldı Suretim şarap misali eskidikce değeri arttı Serserim, serim giyotin altı Kalbimde senede kaç kez birisi idam aldı ha!? Şaibelerim şairimdi, şakacı mecburi sıfattı Rıhtımlarımdan gemiler kalktı Yolcular ağırladım ağır ağır revanlarım Güneştim bir ara yağmur oldum Kendi
Aşka, Sevdaya Dâir I Bir Gönüle Aşk Girince (Yavuz Bingöl / Öykü Gürman) Bir gönüle aşk girince hey can Ateşte yanmışa benzer hey can Bir de hasretlik olunca Yanmış tutuşmuşa benzer Hey can hey can hey Yağmura karışır yaşın hey can Dünyaya sığmaz bir başın hey can Sevdalıdır hayal düşün İçmeden sarhoşa benzer Hey can hey can hey Bedenimin canı canan hey can Damarımın kanı iman hey can Fedai’m dört yanımınan Kışa tutulmuşa benzer Hey can hey can hey Âşık Fedâî youtu.be/_clzaOL6w_0
Zaytung haber ama yüzde 100 gerçek
Son olarak Emine Bulut adlı kadının ayrıldığı eşi tarafından öldürülmesi kadın cinayetleri konusunu tekrar gündeme taşırken, Türkiye bir kez daha acısını sağından solundan delikanlılık fışkıran, aşk için ölüp öldürmenin kutsandığı gerizekalı yerli dizileriyle unutmaya çalışacak. Genç kadını 10 yaşındaki kızının gözleri önünde öldüren eski eşi Fedai Baran'a sosyal medyada küfürler yağdırıp lanetler okuyan vatandaşlar, Baran'la aşağı yukarı aynı özellikleri taşıyan karakterlerin başrolünde yer aldığı 50 küsür yerli diziden birini hayranlıkla izlemek için bu akşam da televizyonları karşısındaki yerlerini alacaklar. Kirli sakallı, siyah ceketli, yakası açık beyaz gömlekli, mütemadiyen bağırarak delikanlılık, namus, ölümüne sevmek gibi şeylerden bahseden ve hepsi birbirine benzeyen onlarca denyonun aşk uğruna neler yaptığını ve onlar sertleştikçe başroldeki bir o kadar denyo kızın bunlara nasıl daha da aşık olduğunu zevkle izleyecek olan milyonlar, kadın-erkek ilişkisinin tam olarak böyle olması gerektiği konusunda da tam bir fikir birliğine varırlarken, "mk biz yaşayamadık şöyle bir aşk" temalı paylaşımlarıyla da sosyal medyada eğlenceli anlar yaşayacaklar Dizinin sona ermesinin ardından bir haber kanalındaki kadın cinayetleri konusunun işlendiği programa kısa bir süre göz atarak ülkenin en büyük sorununun cehalet olduğu konusunda da fikir birliğine varacak olan milyonlar, aynı denyonun daha çirkin ve beceriksiz versiyonun baş karakter olduğu bir komedi filminin 18. tekrarını izlemek üzere kanal değiştirerek geceye devam edecekler. (ZAYTUNG)
Kitabi bulamadim ne yazikki--Celal Fedai-Hakikatin Hatrı
Dünyanın anlamını aşkla aramaya çalışan o büyük kadınlar, erkekler bizim dedelerimizdi. Ama bunu bugün şairlere bile anlatamıyoruz. Şairlerimizin birer âşık olmadığı o kadar belli ki... Aksi olsaydı bugün yazılan şiirler gündelik hayatın zırvalıklarını önümüze getiren olağan şiirler değil düşsel bir dünyayı önümüze gönülsüzce, ancak içsel bir zorunluluktan ötürü bize sunan "olağanüstü" şiirler olurdu.