Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Aşık oldum" diye düşündü...
Çoktandır içine kapatıldığı karanlık bir zindandan kurtulmuş, nihayet özgürlüğe ve aydınlığa kavuşmuş gibiydi, ruhu kurtarıcısına tapınırken, bedeni de kendisine bu olağanüstü zevki veren erkeğe tutulmuştu.
Her aşık, sevdiğini kaybetme kaygısını taşır..
Reklam
Julia'nın yumuşak, güzel tenine dayanamayarak elini onun belinde gezdirirken, Julia cazibeli bir ser- zenişle uykusunda mırıldandı. Clay'in lanet elinin kendi bilinci vardı sanki, parmakları karnının deri- sinde dolandıktan sonra göbek deliğinin altına indi. Julia uykusunda döndü, ya da belki de poposunu ona yaklaştırırken uyanmaya
Sayfa 208
Olaya yakından bakalım: Canları sıkılan eşleri, itaat eden cariyeleri, bedenlerini satan veya kiralayan sokak kızlarını, iç geçiren bakireleri çıkarırsak, geriye kaç kadın kalır, bu gece kaç kadın kendi seçtiği erkeğin koynuna girecek? Aynı şekilde kaç erkek sevdiği bir kadının, daha da önemlisi zorunluluk dışında bir nedenle kendini veren bir kadının yanında uyuyacak? Kim bilir, belki de Semerkant'ta bu gece bir tek seven kadın ve bir tek aşık erkek vardır. Niye sen, niye ben mi diyeceksin? Çünkü Allah nasıl ki bazı çiçekleri ağılı yaratmışsa, bizi de âşık yaratmış da ondan.
Onlar yaşamıyor doktor! Türkü söylediklerini duymadım inanabiliyor musunuz? Aşık olmuyorlar, uykusuz geçirdikleri bir tek gece yok.
Doğan KitapKitabı okudu
"Onlar yaşamıyor doktor! Türkü söylediklerini bile duymadım anlayabiliyor musun? Aşık olmuyorlar, uykusuz geçirdikleri bir tek gece yok. Tanrı'yı bu şehirde istemiyorlar."
Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Onlar yaşamıyor doktor! Türkü söylediklerini duymadım inanabiliyor musun? Âşık olmuyorlar, uykusuz geçirdikleri bir tek gece yok.
Doğan KitapKitabı okudu
Ayçiçeği güneşe âşık olunca gülmekten kırılmış bütün bitkiler. Güneş gökyüzündeki tahtından bir an bile ayrılmaz. Kudretli ve ulaşılmazdır. Sen kim o kim? Vazgeç bu sevdadan demişler hep bir ağızdan. Ayçiçeği sesini çıkarmamış. Sevdalı gözlerini dikmiş güneşe; bakmış bakmış bakmış. Uzun müddet hiçbir şeyin farkına varmayan güneş, nihayet bir gün, ayçiçeğinin bakışlarını hissetmiş üzerinde. Önce geçici bir heves sanmış, ama zamanla yanıldığını anlamış. Ayçiçeği öyle inatçıymış ki, güneş tahtını nereye taşırsa yılmadan usanmadan o yöne çevirmiş başını. Derken bir öğleden sonra, artık bu takipten bıkan güneş sapsarı gazabıyla kavurmuş ayçiçeğini. Daha simsiyah duman tüterken üzerinde, insanlar akın etmişler olay mahalline. Yaşasın! demiş içlerinden biri. Şimdi ne güzel çitleriz bu aşkı. Aynı gece televizyon karşısında acıklı bir aşk filmine gözyaşı dökerken, çitlemişler ayçiçeklerini.
Ne zamandan beri varsın, İnkâr etme âşikârsın, Haber aldım ihtiyarsın, Köhnelendin koca dünya. Her bir canlı serden yanık, Kimi yatar, kimi uyanık, Gâhi bulut, gâh karanlık, Çoğun geçer gece dünya. Okur kendin, yazar kendin, Yapar kendin, bozar kendin, Saray kendin, mezar kendin, Devredersin nice dünya. Çok düşünme aklın şaşar, Herkes bir ümitle yaşar, Ömür günü dağdan aşar, Bir pencere baca dünya.
Sayfa 131Kitabı okudu
bir an ve ondan sonrası, hiç bu pencerenin ardında titreyen bir gece var ve dönüşünde geri kalan yeryüzü var bu pencerenin arkasında bir belirsizlik seni ve beni bekliyor ey tepeden tırnağa yeşil ellerini yakıcı bir hatıra gibi aşık ellerime bırak ve dudaklarını varlığının sıcak bir duygusu gibi aşık dudaklarımın okşayışlarına bırak rüzgar bizi kendisiyle birlikte götürecek rüzgar bizi kendisiyle birlikte götürecek.
Sayfa 73 - Telos
Reklam
Nora Pişmanlıklar Kitabına boş boş bakmayı sürdürerek annesiyle babasının birbirlerine aşık oldukları için mi yoksa uygun zamanda yakınlarındaki en uygun insanla, sırf evlenmiş olmak için mi evlendiklerini merak etti. Müzik durduğunda karşınıza çıkan ilk kişiyi tuttuğunuz bir oyun oynar gibi.
Güneş sönse ay devam edebilir mi parlamaya? Güneş olmasa... gece görebilir mi aşık olduğu ayı? Gündüz güneşe muhtaç, gece aya, ay güneşe...
Bozkıra gece inmişti. Gökte parlak bir ay, havada serin bir rüzgâr vardı. Yüzbaşı Sançar’ın oklarla delik deşik, kılış ve kargılarla, paramparça olmuş gövdesi toprak ananın göğsünde yatıyordu. Yattığı yer kıpkızıl kan olmuştu. Güneye dönük olan yüzü hala gülümsüyordu. Bu gülümseyen yüzde Çinlilerle alay eden, kendi kötü talihlerini yeren, Kara Kağan’a kızan bir anlam vardı. Gece, tutsaklar ufukta bile görünmez olduktan sonra, gökten melekler indiler. Ötüken’in, bu somurttuğu zaman söz etmeyen, güldüğü zaman dört yanı çınlatan hem asık yüzlü, hem şakrak yiğidin, kahraman Yüzbaşı Sançar’ın topraktan yaratılmış gövdesini toprağa bırakarak çelikten ve ateşten yaratılmış ruhunu göğe yükselttiler. Şeref ve zafer ilahileri söyleyerek uçmağa ilettiler. Yüzbaşı Sançar uçmağa varalı on üç yüzyıldan çok oldu. Onun düştüğü meçhul yerde, ay ışıklı yaz gecelerinde hala ıstıraplı kahkahalar ve şeref ilahileri işitilir. Bu ilahiler rüzgârın çıkarttığı sestir. Onu herkes işitir. Fakat o ıstıraplı kahkahaları herkes duyamaz. Onun yankılarını uzak, yakın ellerden, ancak içinde Tanrı Dağı’nın odu yanan gönüller sezer. Bu ıstıraplı kahkahalar Yüzbaşı Sançar’ın soyu, onun düştüğü yerde zafer töreni yapıncaya kadar yıllarca, belki yüzyıllarca sürüp gidecek.
Sayfa 302 - Son GülüşKitabı okuyor
Kiminde güneşi gördüm, Kiminde karanlığı gördüm, Bir gece öldüm, bir sabah dirildim, Aşkı gördüm, Aşık oldum, Aşk beşer de var sandım, Aşktan yanıldım, Ebedi sandım, Aşktan aldandım. Hakk'ı gördüm, meşk oldum, Öldüm de, öldüm. Ölen de bendim, Öldüren de benden, Aşka gömüldüm, Bir idim, bin oldum, Bin bir yüzde, O'nu sevdim, Sanatıyla hoş oldum, Aciziyetimle yok oldum, Kudretiyle var oldum, Şimdi söyleyin bana, Aşkın narına düşen bu Can, Şükrünü nasıl eda etmeli? Ve kalem kırıldı, Aşkın Nuru dile geldi. Alemlerin Rabbi olan Allah'ıma hamd olsun.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.