Kitap "Biz kendi hayatımızın içinden yürüyüp geçeriz, yolda karşımıza hırsızlar, hayaletler, devler, yaşlılar, gençler, zevceler, dullar, aşık biraderler çıkar. Ama illa ki kendimizle karşılaşırız her seferinde." alıntısı ile başlıyor.
Okurken bazen falcı, bazen babasından şiddet görmüş kiralık katil, bazen bozkırda huzur bulamayıp ailesini terk etmiş adam ve bazende odasına kapanıp delirmişçesine ütü yapan genç kız oldum.
Ben hepsinin içinde kendimi buldum...
14 tane kısa, minicik ve bir o kadar anlamlı öyküler. Hepsi kendi içinde vicdan barındırıyor. Toplumda göreceğiniz hayatlar, insanlar ve onların heyecanlarına, iç çatışmalarına tanık oluyorsunuz.
Öyküleri okurken kendinizi sorguluyorsunuz. Ben hangisiyim iyi miyim kötü müyüm, cesaretli miyim korkak mıyım veya gidebilir miyim kalabilir miyim gibisinden sizi ikilemde bırakıyor.
Öykülerinin dili akıcı, sade ve yalın ama aynı zamanda zekici kullanılmış kelimeler sizin içinize kasvetli bir hava bırakıyor. Bu kasvet sizi bunaltmıyor size düşündürmek ve sorgulamak için verilmiş kelimelerle dolu.
Öyküler bahar tadında, cıvıl cıvıl değil insanların yaşayış biçimlerini anlatıyor. Belki de yaşadıkları toplumların, toplumumuzun iç yüzlerini bizlere aktarıyor.
En çok sevdiğim ve beni etkileyen öyküler; Kızılca Karanlık, Yalansız Fallar, Pürüzsüz Hayat ve Katilin Doğuşu.
Turhan Yıldırım ile tanışmama vesile olan kitabı Kara Gergedan oldu. Umarım nice kitaplarda buluşuruz sizinle, kaleminize ve yüreğinize sağlık..
Öykü dünyasında hep yazmanız dileğiyle, teşekkür ederim.