"Evin içine ve dışına cömertçe serpiştirilmişbakımlı çiçeklerin, yalnızca renk ve kokularıyla sevinç saçtıklarını anlatmak, aslında hiçbir şey anlatamamaktır. Çünkü bu manzarayı arkadan asıl destekleyen duygu; devamlılık, yaşama bağlılık ve geleceğe dair umuttur. Bu çiçekler, sorumluluk alacak kadar iyi hissetmeyi, ilgiyi, yaşama "evet" demeyi, direnmeyi ve ayakta kalmayı simgeler. Tek tek ilgilenilmesi gereken yirmilerce, otuzlarca saksı çiçek en azından, başka canlıların sorunlarına zaman ayıracak kadar kendi sorunlarını çözebileceğine inanmış olmayı gerektirir. Evinin içini ve dışını kendi bakacağı çiçeklerle döşemek, insanın yerleşebilecek kadar huzurlu, cesur ve kararlı olduğu anlamlarını da taşır. Çiçek sağlıktır!"
“Sevgili Dost,
Mektubun gelmedi. Bu sana yazmamı engellemiyor. Asıl mektup gelmediğinde yazılmalı. Çünkü yazmamak da bir mektuptur, yazılandan daha güçlü satırlar içeren.”
Akıl mantıksal çıkarımlar yapar, bu yüzden sınırlıdır. İçinizdeki özü görebiliyor muyuz. Peki bunu akılla açıklayabilirmiyiz. Her şey gibi içimizdeki o enerji alanı ,o nur hiçlikten gelmekte. Akıl tanımlamalarlsa sınırlar koyar. İçimizdeki baki olan Öz'ün bir sınırı yoktur. Tanımlama etiketleme olmadan içimize asıl bene odaklandığımızda madde ötesine geçmiş oluyor. Hayret makamında huşu haline görüyoruz.
On Kalır benden geriye dokuzdan önceki on
Dokuz değil on kalır
On çiçek, on güneş, on haziran
On eylül, on haziran
On adam kalır benden, onu da
Bal gibi parlayan, kekik gibi bunalan
On adam kalır.