Hikâyeleri muhteva ve teknik olarak iki başlıkta ele alabiliriz. Öncelikli olarak Halit Yıldırım’ın hikâyeleri herkesin anlayabileceği tarzda yazılmış ve daha çok gelenekten beslenmiştir. Bu duygudaşlıkla gelenek, geleceğe ışık tutacaktır. Hikâyeler tema ve motif olarak maneviyat yüklü Anadolu'yu ve Anadoluluğu barındırmaktadır. Türk-İslam medeniyet olgusu ve kültürel sınırları (biyopolitiği) çerçevesinde anlatımlar şekillenmektedir. Hakikat, tarikat ve marifet güzergâhındadır yazılanlar. Yaşadığımız bu fani hayatta, şeytan çevrintisi olmaktansa derviş ermişi olmak daha iyi değil mi sonuçta. Ahlak, vicdan ve irfan mektebi çerçevesinde yol alınmaktadır. İslami şuur taşıyan hikâyeler de diyebiliriz bunlara. Kıssa ve menkıbeleri de içerisinde barındıran bir izlektedir. Bu kıssalarda esrar çözen aşkınlıklar taşınmaktadır. Daha çok da kurgunun yanında yaşanmışlık eylemleri var. Yer yer hikâye içinde, başka bir hikâye anlatımlarıyla da karşılaşmaktayız. Bu anlatımlarda konunun bir benzerinin, asıl hikâyeye rücu etmesi ayrı bir dikkati celp etmektedir. Bu bağlamda faydacı (pragmatik) bir bakış açısı kendisini hissettiriyor desek yeridir.