Mustafa Kemal aslında Türk ordusunu eğitip düzeltmek için Almanya'dan böyle bir 'Islah Heyeti'nin gelmesine de karşıydı. Yıllar sonra 1926'da gazetecilerle yaptığı bir söyleşide bu konuda şunları söyleyecekti:
"Ben genel harbin müttefiklerimiz için (Almanlar) iyi netice vereceğine itimat etmiyordum; fakat emrivakiden sonra (savaşa giriş), bulunduğum cephelerde savaşı başarıya ulaştırmaya çalıştım. Diğer cephelerde ise sanki aksine bir durum söz konusuydu. Başkumandan vekili (Enver Paşa) her hareketinde bir ordu mahvederdi. Sarıkamış'ta olduğu gibi…
"O (Enver Paşa) ve arkadaşları zaten daha evvel Türk milletini ve ordusunu gayri tabii bir duruma sokmuşlardı. Bu gayri tabii durum dolayısıyla, ordunun yabancı bir heyetini eleştirmek istemem (Alman heyeti). Asıl eleştiriyi hak edenler, tabiatıyla bizim devlet reisimiz ve devlet adamlarımızdır.
"Türk ordusunun aciz ve kabiliyetsiz olduğu kanaatiyle, o heyeti, ayaklarına kadar giderek ve rica ederek memleketimize davet eden onlardı. Bu heyete Türk milletinin kabiliyetsizliğin- den ve beceriksizliğinden açık suretle bahsedilmiş, kendilerine adeta gelip bizi adam etmeleri teklif olunmuştur. Böyle bir müracaat üzerine gelen bu heyet, içine girdiği çevreyi ve o çevreye hakim olanları aciz, hatta haysiyetsiz telakki ederse mazur görülebilir.
"Ben ordunun kayıtsız şartsız bütün sırlarıyla Alman Askeri heyetine teslim edilmesinden üzgündüm. Daha karar verilmezden evvel, tesadüfen bu durumdan haberdar olduğum vakit, sesimin erişebileceği makama kadar itirazda bulunmayı vazife saymıştım. İtirazlarıma hiç kimse cevap vermedi, cevap vermeye lüzum dahi görmedi."
Bahçede kuru bir ağaç vardı. Fırsat buldukça oraya tırmandığımı ve tehditlere kulak asmadan teneffüs sonuna kadar daldan dala atladığımı gören muallim bir gün, "Bu çocuk insan değil, çalıkuşu!" diye bağırmıştı.
Işte o günden sonra asıl adım unutuldu ve herkes beni Çalıkuşu" diye çağırmaya başladı.
"Sevda şimdi kalbimden dudaklarıma çıktı... O artık birini ötekinin unutturduğu buselerle bir nağme,bir tebessüm gibi yalnız dudaklarımda yaşayacak... Mamafih belki mesut olmak için de asıl çare bufur: Sevdayı dudaklardan öteye bırakmamak,zehir gibi kalbe inmesine meydan vermemek."
On üç koloni başlarındakileri atıp Cumhuriyet adını verdikleri bir yapı oluşturdu. Artık köleler, kendilerinin efendisiydiler. Artık tepelerinde kılıcıyla duran bir efendileri yoktu. Ama illa bir efendiniz olacak yoksa yaşayamazsınız; böylece yeni efendiler çıktı içinizden: Büyük, asil ve güçlü adamlar değil, kurnazlıklarıyla örümcek ağı gibi her tarafı saran tüccarlar ve tefeciler. Sizi tekrar köle yaptılar.