“Sizin çiçekleriniz, bahçeleriniz, ağaçlarınız çok güzel olmalı. Yoksa bu renkler böyle güzel olmaz, onları dokuyan da böyle güzel bir bahçe hayal edemezdi.”
Elinin sırtını halının yönünce gezdirmeye devam etti. “Hem bu kadar ince ve bu kadar çok düğüm; onları dokuyan kör olmaz mı?”
Setterhan, Azamʼın gözlerini, o hayat bağışlayan tekinsiz iki kuyuyu düşündü. Pembe güllere dokundu. Kötürüm bir imayı aşıp da kelimeye dökülmemiş aşkın baharı ve bahçesi onun içindeydi haddizatında. Şu Piruz, asıl hayal sularının kendi içinde aktığını bir bilseydi. Böyle bir keder evinde bile nedensiz gülümsemek istedi Setterhan. Aşk olunca en çok da ölüm hükmünü kaybediyor ve insan kendisini ölümsüz zannediyordu. Bu ölümsüzlük vehminin verdiği geniş cesaretle, gözleri bir noktaya dikilmiş:
“Kör değiller ama insanı kör edebilirler”dedi. Sonra söylediğinden pişman oldu. Tebessümünün geri kalanını içinde bıraktı. Aşk bir yandan anlatmak ihtiyacındaydı ama diğer yandan kıskançtı. Üstelik sirayet etmesi kaçınılmazdı.
Sayfa 184 - Timaş Yayınları