Ruhla bedenin birbirinden ayrılması için ille ölmek gerekmez insan yaşarken de ruhuyla bedeni birbirinden ayrıla bilir. Ama asıl sorulması gereken soru, ruhla bedenin ölmeden birbirinden ayrılmasının mümkün olup olmadığı değil, bu ikisinin nasıl olup da tekrar birleşe bildi­ğidir.
Zamanla artan ve duygularımızla desteklenen inançlarımız güçlü bir rezonans alanı oluşturuyor. Ve bu dünyada bu rezonans alanıyla uyumlu bir şekilde titreşen her şey bu değişimin etkisi altında kalarak en sonunda ona uyum sağlıyor. O zaman asıl soru şu: siz nasıl bir rezonans alanı oluşturuyorsunuz? İşte, konunun merkezi tam olarak burası. İstediğiniz kişiye olabilseydiniz kim olmayı isterdiniz? Ve sizi bundan alıkoyan nedir?
Sayfa 11
Reklam
Bir yargının yanlışlığı bizde henüz o yargıya itiraz etmek için bir neden oluşturmaz; yeni dilimiz bu konuda belki de kulağa çok tuhaf geliyor. Asıl soru o yargının nereye kadar yaşamı teşvik edici, yaşamı sürdürücü, türü-sürdürücü hatta belki de türü-yetiştirici olduğudur; biz de bizim için en vazgeçilmez olanların en yanlış yargılar olduğunu, insanın mantıksal kurguları geçerli kabul etmeden, gerçekliği saf uydurulmuş bir mutlak olanın, kendi kendine eşit olanın dünyasına göre ölçmeden, dünyanın sayılardan oluşan bir sahtesini sürekli yapmadan yaşayamayacağını, -yanlış yargılardan vazgeçmenin yaşamdan vazgeçmek, yaşamı reddetmek olduğunu- öne sürmeye temel olarak eğilimliyizdir. Hakikat dışının yaşamın koşulu olduğunu kabul etmek: açıkçası bu, tehlikeli bir biçimde alışıldık değer duygularına direnmek demektir; buna cüret eden bir felsefe yalnızca bunu yapmakla bile iyinin ve kötünün ötesinde konumlanır.
Sayfa 8 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Peki, nasıl oluyor da büyük bir afiyetle yediğiniz ve midenize gönderdiğiniz et parçasını oldukça güzel bir şekilde sindiren mide kendisini sindirmiyor? Herhangi bir et parçasını kolayca parçalayabilecek kadar kuvvetli bir asidi, yine bir et parçasının içerisinde taşımak fikri oldukça ironik bir durumdur. Bu konu her ne kadar uzun felsefi tartışmalara konu olabilecek bir mesele olsa da asıl merak ettiğimiz soru, mideyi kendi asidinden koruyan şey tam olarak nedir?
Asıl soru buydu. Ondan beklediğim, onda aradığım şey neydi? Bende eksik olan neydi?
Türk Fırtınası diyor ki;
FENERBAHÇE'Yİ KULLANARAK ALGI DEĞİŞTİRMEYE KALKAN DENSİZLİĞE İNSANLIK AHLAKINI YAŞATAN BİR TÜRK'ÜN YANITLARI Bu yazı ile bugün yeryüzü yerinden oynayacak üzerinde insan olarak yaşayanlar silkinip kendine gelecek. ilmi sır gereğidir. Görülen lüzum üzerine yaşattıklarını sırayla yaşatan ahlakın ihtiyaç duyulan yeni tokat yanıtlarını
Reklam
Kendimiz de çok iyi biliyoruz ki başımızda kötü bir yönetim bulunuyorsa, ona katlanmak zorundayız.Asıl soru, iyisinin nasıl bulunabileceğidir.
Risk, her zaman vardır. Asıl soru şu; elinde mi tutmalı, yoksa öldürmeli mi? Et mi, yoksa kemik mi?
Sayfa 76
Atsız Tekrar Süleymaniye Kütüphanesinde: Atsız aleyhindeki konuşma ve yayınlar nihayet 1952 Mayıs'ında semeresini (!) verecektir. Olaylar şöyle gelişir: "Türk Milliyetçiler Derneği, 3 Mayıs kutlamalarına katılması ve bir konferans vermesi için Atsız'ı Ankara'ya davet etti. Konferansın konusu 'Devletimizin Kuruluşu'
İmkansız, sadece bizim imkansız olduğunu düşündüğümüz şeydir. Belki de şu anda imkansız olduğunu düşündüğün şey, işte bu sınırsız olanakların imkansız olmadığı fikridir. Öyleyse bu senin şahsi kanaatindir. Bunun doğru ya da yanlış; iyi ya da kötü bir tarafı yok. Bu, senin kendi kanaatindir ve yaşamın da bu doğrultuda ilerleyip
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.