“Ben Ali’yi dost tutarım, dostluk bizim şiârımızdır. Kim bizi düşman tutarsa biri iki görmektedir.
Bizler ki Ali’nin nurundan daima saadet bulmuşuz, bu saadet daima içimizde bizim sırdaşımızdır.
Ali’nin sevdâsını ki gönüllerimizde daim eylemişiz, ey kardeşim, her iki âlem de bizim pazarımızın süsüdür.
Eğer bizim Şâh’ımızı dost tutarsan, o vakit sen de Hakk’ın dostu olursun.
Her kim gönlünde O’nun muhabbetini taşımıyorsa, o kimse bizden değildir, ağyârdır.
Ali’den başkasını imam tanıyan kimse, hakikatte puta tapmaktadır, bizim vazîfemiz ise putları kırmaktır.
Ey Şems-i Tebrizî sus söyleme, tâ ki Hakk’ın sırrını ağzından kaçırmayasın.
Asıl olgun ve kâmil o kimsedir ki, bu sırlara kendisi hak ile vâkıf ola...”