Âsımın Nesli Okuma Grupları

Doğacak hangi çocuğun bu ümmetin yüzünü güldürecek fidan olduğunu asla bilemeyiz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, "doksan dokuz kişinin katilinde" bile umut görüyordu. Ebu Cehil gibi biri bile belki umut vardır diye Resûlullah aleyhisselamın beklediği kişi olmuştu. Biz melekler gibi tertemiz, "kir" kelimesine hiç bulaşmamış çocuklarımızı neden yarının bu ümmete gurur getirecek, huzurunu temin edecek umut adamı, bu ümmetin kurtarıcısı, lideri, yiğidi olma umudu ile Allah'a salmayalım ki?
Reklam
Hz. Peygambere salâvât getirmek, Allah Teâlâ ve melekler ile aynı işte birleşmek demektir. Bu da kul için son derece heyecan verici bir birlikteliktir. Ümmet için en büyük şereftir. Zira yüce rabbimiz "Allah ve melekleri Peygambere salât ederler; ey müminler siz de ona salâvât getirin, tam bir teslimiyetle selâm verin." buyurmaktadır. İşte bu büyük şeref ve en az on misli ile mukabele görmek şansından kendisini mahrum edecek gafil ya da lakayd Müslümanları da sevgili Peygamberimiz fevkalâde etkili bir şekilde uyarmaktadır: "Ben yanında anıldığım halde üzerime salât ü selâm getirmeyen kişinin burnu yere sürtülsün!"
Doğruluk iyiliğe sevk eder. İyilik de cennete götürür. Kişi, doğru konuşa konuşa doğrulardan olur. Yalan kötülüğe sevk eder. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi, yalan konuşa konuşa Allah katında yalancılardan yazılır."

Reader Follow Recommendations

See All
Unutma! Senin tek bir kimliğin var oda İslam'dır. Düşmanın Siyonizm'dir. Bil ki sana Siyonizm'den daha öncelikli bir düşman gösteren de senin düşmanındır. Bütün Müslüman'lar senin kardeşindir. Eğer bu hain düşman karşısında başarılı olmak istiyorsan tek çaren Müslümanları bir araya getirip İslam Birliği'ni kurmaktır.
Beşiği tevhitle sallanan çocuklar, küfrü yerinden salladılar. Zalimi gafil avladılar. Kâfirin uykusunu kaçırdılar. Abdestsiz yere basmayan komutanlar, besmelesiz süt emmemişti anasından. Dünyaya nizam dağıtan sultanlar, haram lokma görmemişti babasından. İslam'ı kale bilen, kaleye muhafız olan pîrân, şüpheli lokma sokmadı boğazından.
Reklam
Bu olumsuz bakışı, olumlu bir eyleme çevirme zamanı geçti bile. Başkasını tenkid, kendimizde bir değişim yaratmıyorsa ne işe yarar?
"Cenâb-ı Hak şöyle buyurdu: 'Kullarımın bir kısmı bana îmân ederek, bir kısmı da beni inkâr ederek sabahı etti. Allah'ın lütfu ve rahmeti sayesinde bize yağmur yağdı' diyenler bana îmân etti ve yağmurun yağmasında yıldızın bir etkisi bulunmadığını söyledi. Ancak 'Falan ve falan yıldızın doğup batması sebebiyle üzerimize yağmur yağdı' diyenler ise Bana îmân etmedi, yıldıza îmân etti."
"Vakit gaflet uykusuna dalıp uyuma zamanı değil, cahillikten kurtulma, ilimle dirilme zamanıdır. Umursamazlık ve isteksizlik zamanı değil, çalışma, gayret gösterme, istiklal ve istikbal mücadelesi verme vaktidir. Düşmanın her geçen gün güçlendiği bir ortamda uyumak, ölmek demektir. Zira uyumak ölümün arkadaşı ve mukaddimesidir. Hiçbir şey geçmiş değildir. Zamanımız ve fırsatımız varken dinimiz ve istiklalimiz için cihad edelim."
An içinde yaşamak ona kul olma bilincini duyurduğu ve birazdan öleceği gerçeği bu fırsatı elinden alacağı için anlam taşır. An, Müslüman için şimdi varım ve yaşıyorum, bir an sonra ölürüm ve yok olabilirim bilinciyle müteradif bir ka- buldür... Bu yüzden "an" bir haz ve lezzet aracı olarak kullanılmaz, kul olma bilincinin yüklenildiği bir fırsat olarak değerlendirilir.
Ölümü unutabilmek, ölümden sonra düşeceği "korkunç karanlığı ve hiçliği" görmezlikten gelebilmek, hatta o büyük boşluktan öç alabilmek için, şimdi elinde bulundurduğu bir silahtır.
Reklam
Kendisine neden öğretmenliği seçtiğine dair sorulan bir soruya verdiği cevap, onun Allah rızası bilincini ve hedefine nasıl da kilitlendiğini göstermesi açısından muhteşem bir cevaptır. Şöyle diyordu Hasan el-Benna: "Ben iyi bir insanın mutluluğu, ancak başkalarının mutluluğunda ve onları doğ ruya iletilmesinde bulabileceğine inanıyorum. İyi insanın se vincinin ise başkalarını sevindirmekten ve onları kötülükten alıkoymaktan geçtiğine inanıyorum. İyi insan, kamunun ısla hı doğrultusunda fedakârlıkta bulunmayı kâr ve ganimet sayar, yollarının dehşetli olmasına, yorgunluk ve zorlukla dolu olmasına rağmen hak ve hidayet uğrunda cihadı, rahat ve Tezzet olarak değerlendirir. İyi insanın, kalplerin derinliklerine nüfuz ederek hastalıklarını anlayan, bunları da ancak insanoğluna duyduğu merhamet duygusundan ve onların iyiliğini istemesinden dolayı yapan insan olduğuna inanıyorum.
Ümmet olarak Kur'an ve Sünnet'in asla terk etmeyin dediği görev yerlerimizi terk ettiğimiz için askerî, siyasî ve ekonomik açıdan büyük bir bozguna uğradık. Bu bozgunla birlikte başlayan geri çekilme, elimizde kalan son okçular tepesi olan evlerimizin sınırlarına kadar dayandı. Bu geri çekilme esnasında evlerimizi müdafaa ile görevli anne ve babalar olarak maalesef iyi bir sınav veremedik. Bu müdafaanın başkomutanlarından olan analarımız, kimi zaman haklı ekonomik gerekçeler ve geçim derdiyle kimi zaman da diploma sevdasının, akademik kariyer planlarının, iş hayatının parlak ünvanlarının, çift maaş hayallerinin dayanılmaz bir ganimet sevdasına dönüşmesiyle evlerini ve asli görevlerini terk ettiler ya da terk etmek zorunda bırakıldılar. Analarımızın evlerimizden uzaklaştırılmasıyla birlikte nesillerimizi tehdit eden büyük facia başlamış oldu. Evde ana kalmayınca anaokulları açtık, huzur kalmayınca huzur evleri açtık. Ancak hiçbir suni tedbir bu bozgunun önüne geçemedi. Kreşlerin, bakıcıların ve bakımevlerinin bağrında yetişen nesillerimiz avuçlarımızdan kayıp gitti. O gün okçular tepeyi terk ettiği için Hz. Hamza (r.a) ciğeri parçalanarak şehit edilmişti. Bugün analarımız evlerimizi terk ettiği için nice Hamza'ların, Mus'ab'ların kalbleri; televizyonun, internetin ve dizilerin pençesinde, zihinleri paramparça edilerek heba edildi.
Asla ayrılmamamız gereken İslam Birliği tepesini terk ettiğimiz için ümmet coğrafyamız askeri ve siyasi olarak Emperyalizm ve Siyonizm tarafından işgal edildi. Faizsiz İslam ekonomisi tepesini terk ettiğimiz için çarşılarımız, pazarlarımız, ceplerimiz ve ekonomimiz Faizci Kapitalist nizamın kontrolüne girdi.
Şuurlu annelerin bulunduğu evlerin gündemleri Kur'an ve Sünnet'tir. O evlerde erkeğin ya da kadının da değil sadece Allah'ın sözü geçer.
Biz İslamı bırakmadıkça onlar katında hiçbir değerimiz olmaz. Biz İslama tutunduğumuz ve onun yolunda gittiğimiz müddetçe bize olan kinleri artacaktır. İslamı bırakmamız veya onu gizlemeye çalışmamız bizim için büyük bir kusurdur.
275 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.