Bugün Biraz Bekri Mustafa'dan Bahsedelim
1593-1634 yıllarında Sultanahmet’te yaşayan Bekri Mustafa’nın adını, herhalde duymuş olmalısınız… Onun, kendini genç yaşında içkiye verdiğini, gece gündüz içtiği için Bekri namıyla ün yaptığını ve 41 yaşında öldüğünü belki bilmezsiniz ama Bekri Mustafa’nın “imam” olma hikâyesini herhalde bilirsiniz. Kahvenin, tütünün ve içkinin yasaklandığı,
“Kadın bir eliyle beşiği, diğer eliyle de dünyayı sallar.”
Tarihimizde ve kültürümüzde kadınlarımıza verilen değeri unutmayalım!.. Batı, kadın hakları için sokağa dökülürken Biz asırlar öncesinden özgürdük, ve özgür kalacağız!.. ✨Düşüncede… ✨Kıyafette… ✨Din seçmekte… ✨Eğitimde… ✨Eş seçmekte… ✨Her şeyde… —alıntıdır—
Reklam
Varlığın Merkezine Hikmet Yolculuğu
Varlığın Merkezine Hikmet Yolculuğu
Nefs-i emmare'den nefs-i raziye'ye kadar izlediğimiz ontolojik yükselme sürecinde insan, farkına varmadan birtakım köklü değişikliklerden geçer. Alt katlarda hüküm süren ve varoluşun ana dinamiği olan ölüm korkusu, sessiz sedasız yok olur. Evren senfonisinden aykırı sesler çıkaran insan, bütün ile ahenkli bir yapıya kavuşunca, yani tevhid şuuruna ulaşınca ölüm fikri kendiliğinden kaybolur. Bilinçdışına atılmış ölüm korkusu sadece ferdi bir sorun değildir. Bütün bir medeniyetin varoluş tarzını belirleyen, dünyanın geleceğiyle ilişkili vahim bir problemdir. Bu korku gün geçtikçe, nefsin alt katlarında sıkışıp kalan insanı ve buna bağlı olarak çevresini yıpratıp tüketir. Durumun vehametini farkeden Batılı filozof ve psikologların, son yüzyıl içerisinde akılcı yollarla insanın son sorularından ilki olan ölüm korkusuyla baş etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Mevlina bu korkuyu asırlar öncesinden gidermek için şunlan söylemiştir:
Seleften Bir Şey Saklanıp da Size Ayrılmış Değildir...
Evet Vallahi! Tarih boyunca kendisini Hak üzere gören ancak bundan uzak olan nice taifeler olmuştur! Velakin sadık ve masduk olan Nebi (صلى الله عليه وسلم) asırlar öncesinden bizlere bir ölçü belirledi! Ona ve ashâbı'na tabi olmak! Selefe ittiba ettiğini iddia edipde hakikatte ittiba edenler ne kadar da azdır! Selefin eserleri dururken nefislerine ve hevalarına tabi olanlar ne kadar da çoktur! İbrahim En-Nehai ne kadar da güzel söylemiştir: "Sizde bulunan bir üstünlükten dolayı onlardan (yani seleften) bir şey saklanıp da size ayrılmış değildir!"
Asırlar öncesinden kaybetmiş, araya araya zar zor bulmuşum gibi derin hasretle, heybetli bir sarılmaya ihtiyacım var sana. Nasıl bir his biliyor musun sana sarilmak Kollarımın arasında küçücük kalmış kaybolmuş gibisin ama koskoca kainatı sığdırmış gibiyim. Senin her cümlen bende derin mana Dilinden dökülen ya yara olur ya da şifa Yara da olsa layıksın Şifa da olsa layıksın Dizginleri elinde olan gönlümün tahtına Sana tutsak olmak özgürlüğümdür benim Benim yaşamımı sürdürüyor senin nefesin İster yar ol, Ister yara Lütfun da başım üstüne, kahrın da
09.05.2024
Asırlar öncesinden kaybetmiş gibi, araya araya zor bulmuşum gibi derin bir hasretle, heybetli bir sarılmaya ihtiyacım var sana. Seni sarmak, sanki kollarımın arasında küçücük kalmış, ama koskoca kainatı sığdırmış gibiyim. Her cümlen derin bir mana taşıyor bende. Dilinden dökülen her söz, ya yara açıyor ya da şifa oluyor. Yara da olsa şifa da olsa sen layıksın. Gönlümün tahtında dizginleri elinde tutan sana tutsak olmak benim özgürlüğümdür. Senin nefesin, benim yaşamımı sürdürüyor. İster yar ol ister yara, lütfun da başım üstüne kahrın da... Bu bağlamda seninle olan bağımızın derinliği, kelimelerle ifade etmek zor olsa da, içtenlikle paylaşıyorum: Sen, varlığınla benim için hayatın anlamısın, tıpkı bir nehrin kıyısında huzur bulan yolcu gibi, seninle olan bağım da huzurumun kaynağı.
Reklam
109 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.