tepeye tırmandığımı zannederken aslında bayır aşağı koşmak. tam böyleydi durum. insanların gözünde giderek yükselirken, aynı anda hayat da benden o kadar eksiliyor, ayaklarımın altından çekilip gidiyordu. madem öyle, ölmeye hazır ol!
bütün bu hükümdarların erkek olduğunu keşfettim. ortak yanları hırslı ve çarpık bir kişilik, paraya, cinselliğe ve sınırsız güce karşı doymak bilmez bir iştahtı. dünyaya kötülük tohumlarını eken, halklarını talan eden erkeklerdi bunlar; kalın sesli, ikna yeteneğine sahip, tatlı sözler seçip söyleyen, zehirli oklar atan erkeklerdi. gerçek yüzleri, ancak ölümlerinden sonra ortaya çıkıyordu. böylece tarihin aptalca bir inatçılıkla kendini tekrarladığını keşfettim.
neden hayatı nezaketle karşıladığımız gibi ölümü de nezaketle karşılamıyoruz? bu ikisi ancak birbirini tamamlayan şeylerdir, brahmanın gecesiyle gündüzüdür.