Ben hâlâ senin bildiğin ben'im.
Cengiz Dağcı, Kalbîkul...
Yarım yüzyıllık sevdanın, ölümle ulaştığı sonsuzluk.
Cengiz Dağcı kalemiyle lisede tanışmıştım. "O Topraklar Bizimdi" eseri savaş kültürünü bütün gerçekliğiyle sunmuştu önüme. Kırımlı yazar, eserlerine yaşadıklarının izlerini yansıtmasa bu kadar gerçekçi sahneleri, bu kadar acıyı, bu kadar sürgün yıllarını, savaş naralarını hissettiren satırlara şahit olamazdık.
Regina'sıyla yüreğinin derinliklerini görebilmiş olmak şaşırtıcıydı benim için, savaş ve sürgün yıllarının getirdiği yorgunluk ve katılık yüreğine işlememiş aslında. Regina'sında bulmuş şifasını ve tesellisini. Onunla hayata bağlanmış, onda bulmuş yaşama tutunacak bir sebep. Sevginin iyileştirici gücünü bulmuş Regina'nın kollarında.
Öyle bir aşk ki Regina'nın vefatından sonra da, aynı tutku ve aşkla krizantem çiçekleriyle hemen her gün başucuna gidecek mezarını süsleyecek kadar, beraber geçtikleri yolları, parkları, bahçeleri yalnız başına gezerken hayalinde kolunda Reginası'yla yeniden anılarını yaşayacak, yaşatacak kadar.
Birilerinin Regina'sı olmak iki dünya için de en güzel mükafat olsa gerek...
Kalemine sağlık Cengiz Dağcı, su gibi aktı gitti satırlar. Kaleminin yumuşaklığı ve akıcılığı, duygu yoğunluğu ve gerçekçiliğiyle aşkın sonsuzluğa nasıl uzanabileceğini göstermiş oldun.