Bir aşkın içine başka hangi duyguların sızdığını hiçbirimiz bilemeyiz; aşk herkes için aynı parlak alevli deliliktir ama her aşkın içine sızan duygular farklıdır, insandan insana, ilişkiden ilişkiye değişir.
"Aşk şuursuzca gidiştir, yola koyulduğunda kendini şehirlerarası bir otobüste bulduran... Sabahın ilk ışıklarında düşen çiğ damlası gibi titreyerek bekleyiştir."
Her ne olursa olsun insan öncelikle kendi sınırlarını korumalı ve kendine olan özsaygısını asla yitirmemeli. Hayatımıza birini davet ettiğimizde ya da birisi bizi kendi hayatına dahil etmek istediğinde; konuşulması gereken en önemli mesele budur. Belli bir olgunluğa gelmiş insanların artık çocukça ve bir o kadar gülünç aşk triplerine girmeleri kabul edilemez. İki insan arasında romantizm elbette olmalı ama günün her saati böyle bir beklenti içinde olmak deliliktir. Olanla mutlu olmak, olmayana da sağlık olsun demek en büyük erdemdir: Kendimce.
...ulaşılması imkansız bir umut için tahtınızı terk ettiniz. Evet, yaptığınız bir tür delilik sayılabilir ama mantığı bencillik üzerine kurulmuş olan şu berbat dünyada yapılabilecek en güzel, en iyi, en doğru şey belki de bu deliliktir.
Aşkın da fiziksel ve kimyasal, mekanik ve vejetatif veçheleri vardır elbette - Stendhal, aşkın bir billurlaşma olduğunu söyler; bir başka pasajda ise ona humma adını verir; "Âşık olma hali bir coşkunluk halidir," der Soktares Phaidros'ta; bir hastalık, bir deliliktir aşk. Ama bunun zararlı bir coşkunluk olmadığını da ekler, olabilecek en hoş coşkunluktur aşk; muzır bir hastalık ya da insana özgü patolojik bir delilik de değildir, daha ziyade ilahi olanı arzulayan bir mania'dır, dünyevi ruhu kanatlandırır.