Sinan: Bu cami aşkımı yeryüzü durdukça yüceltecek, Mart ayının bu gününde buraya gelenler, aşkıma şahit olacaklar dedi. Mihrimah, iki adamın baktığı yere baktığında gördükleri karşısında kalakaldı. Edirnekapı'daki caminin minaresinden güneş batarken Üsküdar'daki kendi adına yapılan caminin minaresinden ay doğuyordu. Benim doğum günüm 21 Mart. Ay ve güneş. Mihr ve Mah.
Kasım '83
. . . Ve doğruluruz her karanlıkla Sarsılmanın yakın imgesinde. Bu şehrin insanları dostum Yokuşları mutsuz çıkıp da mutlu mu inerler? Hayal çiçeklerini mi koklarlar kafes içkievlerinde? İletilir mi bengi ay? Öyle ya güneş de yorar Çalışmak gibi. Bundan işte izbeler yalnızlığı Kaçkın bocalayanlar öyle Kentlerle köyler arası. Sarı yayılmış hücrelere Korkunç uzanır günler Durdukça çorak gecelere Rüzgâr ne katar varlığa Yabanıl dönüşlerle? Yüreğin burkulması, Göz dayanıksızlığı, Aşk azlığı...
Sayfa 90 - Everest şiirKitabı okuyor
Reklam
Yaşamak istiyordun ha? Uyu, Meliha! Uyu da büyü, ama gözlerin açık uyursan küçülürsün; kapa gözlerini, mışıl mışıl uyu, Meliha! Bir gün uyanacaksın ve pişman olacaksın ama, şimdi bunu düşünme, uyu, Meliha! Bu senin bildiğin dünya değildir şekerim, uyu, ki idealin de uyusun, zira o uyanık durdukça sana huzur yoktur; uyu, Meliha! Rüya gör. Aşk falan orada. İdealini rüyada görmek için, uyu, Meliha!
Sayfa 144
SEN NAZARINDA OLAN
Bir umut oldu, Yüzümde. Sanki ve böyle, İçimde bir şeyler, Beni bebekleştiren, Şımartan gibisinden, Ah ne güzel bir sarhoşluktu diz boyu.
Seven,sevgiliyi tüm insanlardan korunmak istediği için onun güzelliğini de tekeline alır.O aşktan payına düşen de genellikle bu gayretin derunî acılarıdır ki,seveni kemale erdirip ismet sahibi yapar.Hem öyle bir kemal ki,seven,sevgilisinin değil vuslatına,hicranına bile sevinir; çünkü onun hicranı kalbinde durdukça sevgiliyi kalbinde sakladığı bir vuslatı yaşar.Hicran ateşi ki âşığı ne kadar yakarsa o kadar da artır.
Reklam
... Aşk Soğuk bir suyla ilk temasta hissedilen o ürpertici ve uyandırıcı histi.. İçinde durdukça alışmaya da sevgi diyorduk… .
Sunuda bil ki ates, asil sehvet atesidir; sucun, kabahatintemeki, o ates ustune atilmistir. Distaki ates, suyla soner fakat sehbet atesi, parladikca parlar; adamin yuzunun suyunu yerlere doker. Sehvet atesi suyla yatismaz cunku azap etmek bakimindan cehennem huyu vardir onda. Nemrud'a benzeyen nefsinin atesinden, şu odağacina benzeyen bedendin kurtulsun. Atese benzeyen sehvet, yanip durdukca eksilmez; o, ona, dilegini vermemekle eksilir. Bir atese odunu attikca hic soner mi? Hic odunu yakmaz mi? Fakat odun atmazsan ates soner cunku bu cekinmek, atese su serper.. Mevlânâ
Yalnız son şiirlerimde mi? Sisler Bulvarı'nda, Geç Kalmış Ölü'de, Kaptan'da, Cinayet Saatı'nda... daha nicelerinde ölümümden söz etmişimdir. Ölüm theme'i, aşk, korku, cinsellik, yalnızlık vs. gibi şiirimin temel dayanaklarından birisidir; zira bu içerikler, insanın doğasal diyalektiğinin ölümsüz karşıtlıkları: ilk insan da ölümden ürkerdi, çağdaş insan da ürker, aradaki fark nitelik değil, derece farkıdır: gelişme süreci, sürüp giden sarmalında, daha yüksek hizada aynı yere gelir hep. Sanatçının doğa/insan, hatta evren/insan karşıtlığının, bilincine yansıyan çelişkilerini ifade etmesi, gelecek kuşaklarca benimsenmesini hazırlayan yollardan biridir. Doğasal diyalektik sorunlarının, toplumsal diyalektik sorunlarından daha sürekli olduğunu kim yadsıyabilir? Ağa/ırgat çelişkisi, ağalık kurumu tarihten silinince, okur için ilginç olmaktan çıkacaktır ama, evren durdukça varlık/yokluk diyalektiğinin işleyeceğini hangimiz yadsıyabilir?
İşte bu içimi paramparça etti
…Hatırası olarak şimdi dolapta oyalı bir yemeni duruyordu; bir rakip gibi. Ve yemeni orada durdukça Lâlin’in kalbinin kapısı kendisine açılmayacaktı, biliyordu. Başkalarının onu sevmesini önlemek, onun da başkalarını sevmesine mâni olmak üzere bir gardiyan gibi. Seven sevgisine de sevgilisinde de ortak istemezdi; ne severken, ne sevilirken…
Sayfa 119 - KapıKitabı okudu
286 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.