Bir ışıktı çağrı, aydınlıktı hayat. Yüceydi toprak, maviydi gök. Yıldızların da güneşin de şarkısıydı dünya. Yürüdüm yollarda, hayatlar boyunca. Bir başkasıyken tanıştım karanlığımla, ellerim, kardeşimin kanına bulandığında. Çekildim buzların arasına ve çık içimden diye bağırdım karanlığıma. O hiç direnmeden dikildi karşıma. Bendi ve benden başka biriydi bana bakan. Şimdi başlıyor yolculuk, dedik, birbirimize kinle bakarken. Göreceğiz bakalım, o bayıldığımız insanlık aslında ne; aşk mı, nefret mi, sevgi mi, öfke mi, barış mı, şiddet mi...
Savaşlar çıkaran da bendim, o savaşlarda ölen de. Sevgiydim ve nefret. Acıydım ve şifa. İmparatorların, şahların, sultanların, kralların yanında yürüdüm. Savaşmayı, hükmetmeyi öğrendim. Dervişlerle vurdum kendimi yollara. Sabrı, aşkı gördüm. İnsandım. Defalarca yanlış yöne saptım. Saklandım, aradım. Sonunda bulacaktım kendimi..
Duygularınızın sizi ele geçirmesine izin vermediğiniz kadar insansınız! Öfke, nefret, kıskançlık, hayal kırıklığı... Bu duyguların kontrolü ele geçirip hemen bir davranışa dönüşmesini engelleyebiliyorsanız gelişirsiniz. Peki ya aşk, sevgi, ümit... Bunların da davranışa dönüşmemesi mi gerekir. Evet, dönüşmemeli!
Dünya üzerindeki yaşıtlarının yarısı gibi "Tanrı var mı, yok mu?" sorusunu hiçbir zaman sormamış olan piçler, Tanrı'nın var olduğunu bilir ancak ona inanmaz ve kulları olmayı reddederler. Tanrıtanımazların aksine Tanrı'yı bilir ama tanımazlar. Tanrı'nın yaratıklarını hatalı bulurlar. Tanrı'nın çalışma tarzını beğenmezler.
Çoğu ilişkide, Marksist bir durum gelip dayanır kapıya mutlaka (genelde aşkın karşılıklı olduğu anlaşıldığı anda) ve nasıl sonuçlanacağı, insanın kendi kendine duyduğu sevgi ile nefret arasındaki dengeye bağlıdır. Kendi kendine duyulan nefret ağır basıyorsa, aşkına karşılık bulan taraf (şu ya da bu nedenle) ötekinin kendisine layık olmadığını söyleyecektir (layık değildir çü nkü kendisinden daha iyi birisiyle ilişkiye girmiştir). Ama kendi kendine duyulan sevgi ağır basarsa, her iki taraf da aşklarına karşılık bulmanın karşısındakini alçalttığını düşünmeden, karşısındakinin gerçekten sevilesi olduğunu kabullenebilir.
Çok başarılı olduğum günler de oldu, dibe vurduğum da.
Sevgi dolu değilim, nefret dolu da.
Barışçıyım, biraz da savaşçı.
Biraz güçlüyüm, biraz zayıf. Biraz iyiyim, biraz kötü. İyi? Kötü? " İnsanım."
.