Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Önsöz
"Aşk, cisimleşmiş emniyetsizliktir" diyen Zygmunt Bauman, Max Frisch'in bu pasajından sonra şu yorumu yapıyor: "Evet, aşk Pathos'u gizemden beslenir. Ama beslendiği gizem, kırmayı umut ettiği bir gizemdir. Merak, bilgi umududur ve umut söndüğünde, gizem kayıtsızlığa yol açar… İnsan, partnerini özgür olmaya zorlama ihtiyacını hisseder… Ama zorlanan bir partner artık özgür değildir, artık saygı görmüyordur ve artık ilgilenmeye değer değildir… İlişkiler ne kadar yakınlaşırsa o kadar yaralanmaya açık hale gelir. Aşkın çabaları başlamadan yitirilir."
Felsefeyle ilgili temel sıkıntı, der bazıları, onun bilim olmamasıdır. Yani eğer felsefe bilime daha çok benziyor olsaydı, çözülebilecek problemleri rahatlıkla çözüp kalanları ıskartaya çıkarır, onlardan kurtulurdu. Felsefeden kaynaklı sıkıntı, diye öne sürer başkaları, onun ancak sanat vasıtasıyla üstesinden gelinebilecek olan meselelerin halliyle ilgili olarak fazla "bilimsel" olmaya çalışmasıdır. Bir başka deyişle felsefe eğer bilimsel yöntemle arasındaki aşk ilişkisini sonlandırsa, elindeki projeleri başarısızlığı garantileyen bir kalıba dökmekten de kurtulmuş olurdu. Benim düşünceme göre felsefeye özgü sıkıntı, felsefenin bilim insanları ve sanatçılara göründüğünden çok daha zor olmasında yatıyor, zira felsefe bu ikisinin de özlem ve yöntemlerini paylaşıyor; hatta paylaşmak mecburiyetinde.
Reklam
Felsefeyle ilgili temel sıkıntı, der bazıları, onun bilim olmamasıdır. Yani eğer felsefe bilime daha çok benziyor olsaydı, çözülebilecek problemleri rahatlıkla çözüp ka­lanları ıskartaya çıkarır, onlardan kurtulurdu. Felsefeden kaynaklı sıkıntı, diye öne sürer başkaları, onun ancak sa­ nat vasıtasıyla üstesinden gelinebilecek olan meselelerin halliyle ilgili olarak fazla "bilimsel" olmaya çalışmasıdır. Bir başka deyişle felsefe eğer bilimsel yöntemle arasın­ daki aşk ilişkisini sonlandırsa, elindeki projeleri başarısızlığı garantileyen bir kalıba dökmekten de kurtulmuş olurdu. Benim düşünceme göre felsefeye özgü sıkıntı, felsefenin bilim insanları ve sanatçılara göründüğünden çok daha zor olmasında yatıyor, zira felsefe bu ikisinin de özlem ve yöntemlerini paylaşıyor; hatta paylaşmak mec­buriyetinde.
Sayfa 12 - PdfKitabı okuyor
“Aşk sahip olmakla ilgili değildir; güzel olanı, iyi olanı aramakla ilgilidir. Diotima’ın dediği tam da budur. Güzele duyduğunuz arzu, onun ifadesiyle “güzel sayesinde doğurma” yani, ölümsüzlüğü arayarak sınırlarımızı ve sonluluğumuzu aşma arzudur.”
Sayfa 306
Muvelleh Kavramı: Veli mi, Deli mi?
Hal ve tavırları itibariyle alışılmış olandan farklılıkları bulunan muhalif sufileri tanımlamak bir sorun olmuştur. Esasında bu sufileri nitelemek için üzerinde uzlaşılmış bir terimin olmadığını da vurgulamak gerekir. Fuad Köprülü, Abdülbaki Gölpınarlı gibi bazı araştırmacılar Kalenderi, Haydari gibi derviş zümrelerini
Sayfa 73 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, MUVELLEH KAVRAMI VE TARİKATLAR
İmam Ebü'l-Ferec ibnu'l-Cevzi Abdurrahman ibn Ali en-Hanbeli el-Bağdâdî ise 508/1114 yılında doğmuş, 597/1201 yılında vefat etmiştir... 89yıl ömür sürmüş ve 500 fazla kitap yazmıştır. Zamanın kıymeti ve önemini nasıl da bildiği, misafirler ile canını sıkan tembeller ziyarete geldiğinde vakti nasıl değerlendirdiği ile ilgili Saydu'l-Hâtır adlı kitabında ve İbn Muflih Hanbeli'nin el-Adabu'ş-Şer'iyye adlı eserinde geçtiği gibi şöyle demiştir. (Allah'ın rahmeti üzerine olsun): "İnsanın, zamanının önemini ve vaktinin kıymetini bilmesi gerekir. Vaktinin bir lahzasını faydalı bir iş yapmaksızın geçirmemelidir.Gerek söz ve gerekse amel olarak en faziletli olanları yapmaya çalışmalıdır. Bedenin yapmaya muktedir olduğu hayırları yapmaya yönelik azim ve niyetini her zaman taşıması gerekir. Nitekim hadis-i şerifte bu durum beyan edilmiştir: "Müminin niyeti amelinden hayırlıdır... #Önceki âlimlerden bir cemaat anları bile de- ğerlendirmek hususunda aceleciydiler. (Tabiinin abid ve zahidlerinden) Amir ibn Abdikays'tan rivayet edilmiştir. Kendisine bir adam, 'Benimle konuşur musun?' deyince ona 'Güneşi yerinde tut, seninle konuşayım.' demiştir. 59...Ben ise insanların çoğunun zamanlarını boş işlerde acayip bir şekilde israf ettiklerini görüyorum. Uzun geceleri dahi boş boş konuşma veya içinde aşk şiirleri ile hikâyeler bulunan kitapları okumakla geçirirler, uzun günleri de uykuyla. Ya Dicle'nin kenarındadırlar veya çarşılarda. Ben bunları, gemi onları alıp götürürken aralarında çene çalmaya devam eden fakat durumdan haberdar olmayan kimselere benzetiyorum.
Reklam
NEDEN YAZIYORUM Mensur koşuk olarak kaleme aldığım eserlerimi paylaştığım bir site neden yazdığım ile ilgili bir yazı talep etti. Çok ilginç cümleler kurmuşum. Paylaşmak istedim. Hayatta nefes almak kadar önemlidir yazmak.. Yazmakta ki tek amacım yaşadığım toplumun ve insanlığın kulağına aydınlığı fısıldayan metinler bırakmaktır. Yazın
Bugün de bi­liyorsunuz devlet büyüklerimiz görmüş oldukları dünyanın en zavallı eğitimine, yaşamış oldukları yine dünyanın en zavallı hayat tarzı ve de­neylerine dayanarak, son derece kendilerinden emin bir biçimde sana ne yemen, ne içmen, ne hissetmen, ne düşünmen, nasıl davranman ge­rektiğini öğretme cesaretini veya küstahlığını kendilerinde buluyorlar. Ahlak konusunda, ahlak felsefesi konusunda şu kadar dinsel, toplum­sal, tarihsel, kültürel geleneği bilen, bu gelenekler üzerinde düşünen, şu kadar çok ahlak filozofunu, şu kadar çok ahlak öğretisini öğrenmiş olan, öğrencilere okutan, bu konuda kitaplar yazan bana kendi zavallı ahlak dünyalarından kalkarak ahlak dersleri, ahlaki öğütler veriyorlar. Hayatında annesi veya kız kardeşinden başka bir kadın tanımamış, bir kızın elini tutmamış, çocuk sahibi olmamış Papanın Hıristiyan mümin­lere kadın, aşk, evlilik, çocuk vb. hakkında akıl öğretmesi, öğütler ver­mesi gibi.
Sev(me)
Can çekişen her bir aşk, sevme arzusunun tükenmesidir. Kendimizi yeniden şeylerin ortasında bulmamız ve aşkın hiçbir şeyi çözmediğini anlamamız için bir anlık yorgunluk ya da bilinçlilik yeterli olur.
Sayfa 154Kitabı okudu
Bütün enerjime rağmen ne ben kıyâsçılara ısındım, ne de onlar beni anladı. Beni anlayan, mânâ ve aşk oldu... Bunu sen de bilirsin baba... Felsefe ve kıyâsın rûhuma bulaştırdığı anarşiyi, mutlak bir sükûna çeviren de odur. Bir damla suya güneş ne yaparsa, mânâ da beni öylece, kolaylıkla kendine çekti. Zîra ben, hakîkata karşı bir damla sudan da zebûnum.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.