Sonsuz hayatta arkadaş olmak istiyorsanız; hanımınızın başkasının dikkatine üzerine çekmemesi gerekiyor ki kıskanmanıza sebep olmasın. İslam fıtratı bozulmamış bir insan eşini kıskanmaması mümkün değildir.
Sende kalır kalmışsa ondan yadigar
Gönlünü ferah tut senden yana rüzgar
Deme aşıklar kavuşmaz olan olur
Eser bir yel mevsim olur sana bahar
Nice aşık pişman söyleyememekten
İlan-ı aşk etmemekten yana tarumar
Kimine ram olan neşeli bir hayat
Kimisi kül olan bir yangında yanar
Ya beklemekle ümitsiz bile bile
Ya da ümitlice olur da aşk yakar
Geçse de zaman beklenir yine yine
Sevda yangınlarından arda kalanlar
Gönlünü ferah tut aşılır yollar da
Nice yangından sağ çıkmıştı aşıklar
(2021)
bubisanat.com/@siircoksever
TUTKU AŞK VE BİR ÖĞRETMEN"
Kendisiyle çevresindeki insanlar arasında pus yığını oluştu. Ortalık toz dumana karışmış gibiydi. Hiçbir şey açık seçik değildi. Sanki karanlık bir gecede çölde yolunu kaybetmiş bir yolcu gibiydi. Düşlerin alaca karanlığında çevresindeki her şeyin titreştiğini, her şeklin ürkütücü, korkutucu bir biçim aldığını, binalann dev gibi yedi sekiz başlı bir yaratığa dönüştüğünü, nesnelerin ve insanlann üzerine karabasan gibi çöktüğünü, kara deliğin içine doğru savrulduğunu görür gibiydi.
Her şey tuhaf her şey anlamsız bir duruma dönüşmüştü.
İdealist genç bir öğretmen, ilk görev yerinde aşkı ve ızdırabı yaşayacaktı.
"1970'li yıllarda Bursa'nın Mustafakemalpaşa İlçesinde başlayan öykü İstanbul'a kadar uzanıyor.
İlim irfan aşkı ile yanıp tutuşan genç bir öğretmen, hayatını sonsuza kadar değiştirecek, uğruna ölümü göze alabilecek aşkıyla tanışıyor."
Aşkı, ızdırabı, sevinci ve hüznü aynı anda hissedecek ve kendinizi hikâyenin ana kahramanlarının yerine koymaktan alamayacaksınız.
Kitapla kalın.
.
.
.
"Aşk beklemez, insanın içini alev alev kor ateşler gibi yakar, bütün varlığını bütün bedenini sımsıkı zarar insanın içini ürpertir, öyle acılar öyle ızdıraplar verir ki ne olduğunu anlayamazsın.”
İnsanoğlu gençliğinin kıymetini bilmeli, eğer çalışmaz tutumlu olmaz, ileriyi görmezse maalesef hayat sana acımaz diye düşündü.
"Her tünelin sonunda bir ışık, her bilinmezliğin sonu bir gün aydınlığa çıkar.
Hiç bir şey çaresiz değildir. Hayat varsa yaşam var, yaşam varsa umut var ."
Herkese merhabalar
Bu akşam Ali Bektaş'dan Gün Yüzü eseri ile buradayım.
Eserimizin içeriğine değinip daha sonra diğer hususlara geçmek isterim.
Eserimiz içinde birçok karakteri bulunduran ve bu karakterlerin yaşam süreçlerinden kesitler sunaraken biraz aşk sertleştirilmiş ,biraz kişisel diyaloglar, biraz acı , eee biraz ayrılık ,bir
Hep ben mi seveceğim, ben mi özleyeceğim?
Sabahlara kadar seni ben mi düşüneceğim?
Olmaz artık sevgilim, olmaz artık bu kadar
Bilmiyor musun ateş düştüğü yeri yakar
Ben böyle kahrolurken sen oralı değilsin
Bu aşk bizim değil mi, sen nasıl sevgilisin?
Olmaz artık bi'tanem, olmaz artık bu kadar
Bilmiyor musun ateş düştüğü yeri yakar
Söyle daha ne kadar gözyaşı dökeceğim?
Yoksa mahşere kadar seni mi bekleyeceğim?
“Seyrek gülüş sen ne güzel bir şeysin
Nazlanırsın ama bir gün gelirsin.
Düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
Olsun artık diyorum ne olacaksa
Paralı asker miyim, neyim ben
Ekleyip duruyorum sabahları akşama,
Kendimi arıyorum meşgul çalıyor
Gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
Aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim
Nasıl bir dostluk ki bu,hem
Aldırma ; yüzümde sabitlenmiş gülümsemeye ,
mesleki deformasyondur.....
patronumun isteğidir yani.
eh ! böyledir işte ,ömrü karalama defteri gibi kullanmanın sonucu....
bilincinde ;sürekli kelimeler açar ve asla kokmazlar hiç biri güller gibi
bana göre kim yaparsa aşkın tarifini ;alayı yalandır !
başkası nasıl kullanabilir ki ! sana bakarken
Çayı deminden anlarsın, yâri ise ayrılık vakti boğazında bıraktığı düğümden; bu yüzden beklemek değil bizimkisi demlenmek ve biliriz ki birbirine kavuşanlar değil ancak muhabbetle demlenenler aşka ulaşabilirler çünkü bazı şiirler hatırlamak için değil, unutmamak için yazılır.
Demlenmek yavaşlamaktır biraz; içine kazımak, silinmez bir kalemle