Unutmayın ,askerlerinizi koruyabileceğiniz en güvenli yer, düşmanın safıdır. Çünkü hiçbir savaşçı kendisiyle birlikte yürüyen askere ateş etmez.
Kıbrıs'ta cereyan eden Rum vahşeti 1920'lerde Yunan askerlerinin Anadolu'da yaptıklarının aynıdır.
Reklam
Sanki dünya insanı kudurmuş, delirmişti.
Sene bindokuzyüz ondört.. Sarayova'da bir cinayet, dünyanın içinde bulunduğu sıkıntıların anahtarı oluyordu. Avusturya "veliyatının" ölümü, milletler arasındaki kızıştırmayı ateşlemeye kafi geldi... Avusturya ve Mecaristan, Sırbistan'a behemehal harp ilan ediyordu. İşte Birinci Cihan Harbi artık kaçınılmaz olmuştu. 1 Ağustos 1914
Sayfa 178
Seytan insanlar üzerine bölük bölük askerlerini gönderir.Askerlerinden en kıymetli olanları, en büyük fitneleri çıkaranlardır. Bunlardan biri gelir, ben bugün şöyle şöyle yaptım, der. Şeytan, sen hiçbir şey yapmamışsın, der. Sonra başka biri gelir, ben bir karı kocaya musallat oldum ve onları birbirinden ayırıncaya kadar bırakmadım, der. Şeytan bundan çok memnun olur ve o askerini yanına yaklaştırarak "Sen ne kadar iyisin." diyerek takdir eder. (Müslim)
Geçmişi ...San Juan Tepesi'ne doğru askerlerinin başında vahşice hücuma kalkışı; aşık olduğu genç Hildegarde uğruna kalabalık şehirde yaz akşamları geç saatlere kadar çalıştığı ilk evlilik yılları; Monroe Sokağı'ndaki eski kasvetli Button konağında büyükbabasıyla birlikte oturup tütün içtikleri daha eski günler ... tüm bunlar kayıp düşler gibi silinip gitmişti zihninden. Sanki hiç yaşanmamışlardı.
Fedakâr Çocuklar
Öğretmenimizin anlattığı fedakarlık hikayesinin özeti şuydu: İlkokul öğrencisi, bizim yaşıtımız bir köy çocuğu, savaş sırasında düşman askerlerini gözetmek için bir kavak ağacına çıkıyor. Kendisine gözcülük görevi verilen bu çocuk uzaktan düşmanları görünce, köydeki askerlerin başındaki komutana haber verecek. Gözcü çocuk, uzaktan gelen düşmanı görür, koşarak haber vermeye köye gelirken, düşman kurşunuyla yaralanır. Köydeki komutana haberi ulaştırır ve komutanın kollarında can verir. Hikayeyi anlattıktan sonra öğretmenimiz, -Ahmet, anlat bize, dedi, bu hikayeden alınacak ders nedir? -Öğretmenim, dedim, bu anlattığınız olay gerçekten olmuş mu, yoksa çocuklar fedakarlık dersi alsınlar diye büyükler mi bu hikayeyi uydurmuş? Bu soruma şaşırdı. Çünkü benden böyle bir soru beklemiyordu. Kısa bir süre düşündükten sonra, -Ne demek istiyorsun? dedi. İster gerçek olsun, ister uydurma, bundan ne çıkar? -Gerçek diye anlatılırsa böyle bir olaya inanmak çok zor. -Niçin? -Düşmana karşı gözcülük yaptırmak için 11 yaşında bir çocuktan başkasını bulamamışlar mı? Kala kala bu önemli iş 11 yaşında bir çocuğa mı kalmış? Benim aklıma böyle sorular geliyor. Çocukların yaşamaları için savaşırlarken bir çocuğa gözcülük ettirmek...
Reklam
1.000 öğeden 641 ile 650 arasındakiler gösteriliyor.