Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Köylü neyi anlar ki zaten, köylüyü insan yerine koyan mı var ?
Bu bir memleket mahsulüdür. Şerefli mahsul. Milli mahsuldür. Harbetmek ne kadar vatanca bir işse çeltik ekmek de öyle vatanca bir iştir. Kay­makam dedi ki, sizler pirinç ekmezseniz, hudut boylarında kan döken askerlerimiz ne yiyecek? Sizler ne yiyeceksiniz? Vatandaşlar ne yiye­cek? Sizler olmasaydınız, ta Japonyadan vapur vapur pirinç getirtmek zorunda kalacaktı hükümet. Paramız su gibi dışarı akacaktı. Köylü milleti bunu idrak edemez.
Mustafa Kemal Atatürk:
"Kadınlarımız hadd-i zatında hayat-ı ictimaiyye'de er­keklerimizle her vakit yanyana yaşadılar. Bugün değil, eskiden beri, eski zamanlardan beri kadınlarımız erkeklerle baş başa hayat-ı cidalde, hayat-ı ziraatte, tedarik-i maişette erkeklerimizden yarım hatve geri kalmayarak yürüdüler. Belki erkeklerimiz, memleketi istila eden düşmana karşı süngüleriyle, düşmanın süngülerine göğüslerini germekle düşman karşısmda isbat-ı vücud ettiler; fakat erkeklerimi­zin teşkil ettiği ordunun hayat menbalarını kadınlarımız iş­letmiştir. Memleketin esbab-ı mevcudiyyetini hazırlayan kadınlarımız olmuştur ve kadınlarımız olmaktadır. Kimse inkar edemez ki bu harbde ve ondan evvelki harblerde mil­letin kabiliyyet-i hayatiyyesini tutan hep kadınlarımızdır: “Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu ve kereste­yi getiren, mahsulatını pazara götürerek paraya kalp eden, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber hayvanı ile, kağnısı ile, kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, çamur demeyip, sıcak demeyip Cephe'nin mü­himmatını taşıyan hep onlar, hep o ulvi efkar, o ilahi Ana­dolu kadınları olmuştur; binaenaleyh büyük ruhlu, büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle ebediyyen taziz ve takdis edelim!"
Sayfa 104
Reklam
"Cihan Harbinden beri ardı arası gelmeyen bir cenk için, ağzından bir şikayet sözü çıkmadan, nesi varsa hepsi­ni veren Anadolu kadınları! Erkekleri kan ve ateş yerlerin­de savaşırken, uzak denizlerin kıyılarından orta yaylalara doğru, günlerce haftalarca, çıplak ayakları, giyimsiz sırtlarıyla kurşunları, top mermilerini taşıyan Anadolu kadınları! Batıda, doğuda, kıblede, bütün cephelerin arkasında memleketi işleten, tarlaları yeşerten, sayısız yetim çocukları yetiştiren, büyüten sensin, ey Anadolu kadını! Sırası gelince cephaneyi, yaralıyı taşımak sana yetmedi; silaha sen sarıldın, düşman önünde sen de nevbet bekledin, ateş­lere sen de girdin, sen de gaza ettin! 'Erkek arslan arslan olur da, dişi arslan arslan olmaz mı?' diyen sensin! Erke­ğinle beraber zafere erdirdiğin gazan mübarek olsun…”
Sayfa 101
“Kağnısının başında duran bir ihtiyar ni­neye yaklaşmış ve sormuştum: 'Nine, üşüyor musun?'. Şu cevabı vermişti: 'Hayır oğul, üşümüyorum. Düşman, top­raklarımıza bastığı günden beri içim yanıyor!”
Sayfa 97
“Eşini kaybeden Türk kadını bana, 'Kumandan Bey, Hacı İshak şehit oldu; fakat Türk milleti yaşayacaktır' diyordu. Bu ilahî ses hâlâ kulaklarımda çınlamaktadır.”
Sayfa 73
1920 Temmuz'unda Osmaniyye'deki müstahkem Fransız karargahı­na yapılan hücumda arkadaşlarının tereddüdünü gören Rahmiye, "Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olduğunu halde yerlerde sürünmekten ve sak­lanmaktan utanmıyor mısınız?" diye bağırarak arkadaşla­rını hücuma teşvik etmiş, Fransız karargahı önünde alnın­dan vurularak şehit düşmüştür.
Sayfa 66
Reklam
“Lehü'l-hamd (Allah'a şükürler ol­sun), bugün büyük Gazî'miz sayesinde emelimize nail ol­duk. Türk ve Türklük kurtuldu. Vaktiyle düşman çizmele­rinin altında inleyen sevgili topraklarımızda şimdi serbest ve göğsümü gere-gere yürüyorum."
Sayfa 61 - binbaş ayşe hanım
Kara Fatma'nın hayata her sahada bir er­kek gibi karışması mümkün olup olmadığı sorusuna verdiği cevabı da dikkate değer: “Bundan sonra erkek, kadın hep beraber çalışacağız. Kadın peçesiz ve yü­zü açık gezmekle iffetini kaybetmez. Zaten memleket bizden o kadar çok hizmet istiyor ki... Bunlar arasında peçe ve çarşafı düşünecek halde değiliz. İstanbullu hemşirelerimize silahı kapıp cepheye gidin denilemez; fakat onlara düşen iş, si­lah kullanmaktan daha büyüktür. Şimdiden sonra Anadolu'ya gitmeli ve cahil Anadolu kadınının gözünü açmalı. Anadolu halkı, hele kadınları, İstanbullu ha­nımları seve seve karşılayacak, onların söylediklerini harfiyyen yapacaktır. Ka­dın neden erkek kadar çalışmasın! Bugün Anadolu'da bir ailede iki erkek varsa, yanı başında on da kadın vardır, bunun için kadın, erkek hep beraber çalışacak­tır. Bunun kimseye bir zararı yok, belki faydası çoktur"; "İşte ben ne okumak ne yazmak bilirim. Şimdi tahsilim olsaydı zarar mı ederdim"; "Çocuklarımız mutlak okumalıdır. Ben çok iyi biliyorum ki bugün Anadolu'da erkek ve kız bü­tün çocuklar okuyacak olurlarsa Anadolu'nun hali değişecek, Türk'ün yüzü gü­lecek işi düzelecek, bütün batıl düşünceler kalkacak, Türkler yaşamaya başlaya­caktır. İşte bu nedenle, küçük kızımı okutmak için şimdiden çalışıyorum” diyor.
Sayfa 55
Çepçevre kuşanmıştı düşmanlarla Türk Yurdu, Türk erkleri her yerde düşmana karşı durdu: Bir ordu Tuna’daydı, bir ordu Kafkasya’da, Yani hem Avrupa’da doğuştuk, hem Asya’da... Düşmanların sayısı bizden üstündü on kat, Bizim yiğitliğimiz yüz kat üstündü fakat!
Sayfa 28 - Nafiz Çamlıbel
Nene Hâtun
“Bazan ne kadar benzemiyor kendine insan Erkek acaba kimdir? Eğer sen de kadınsan. Ruhun adı olmaz: Ne kadınsın, ne de kızsın; Bir dane değilsin Nene Hatun, sayısızsın. Evladı ölüm dersi alırken anasından Hep anneler akmış Meriç’inden, Tuna’sından. Yurdunda şehit ülkesi vardır analardan, Kaç bin kişisin, git, onu sor Dumlupınar'dan. Tarihi yapanlar, bağıran fırtınalardır; Bazan da fakat sesleri çıkmaz analardır.”
Sayfa 18 - mithat cemil
644 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.