Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Üstelik aşk her zaman sınavlardan geçer, aksi takdirde aşk acısı da, aşk mutluluğu da, aşk kederi ve aşk felaketleri de olmazdı... Evet, dağdan bir çığ düşer ve kimse onu durduramaz. Her aşkın kendi hikâyesi, kendi acı çekme bedeli vardır.
Sayfa 65 - Ketebe YayıneviKitabı okudu
İnsanın, bir dönem yoldaşı olmuş kişiler tarafından katledilmesinin acısı çok daha şiddetli değil midir?
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
Ruhun kaldırabildiği acıyı bazen beden reddeder, çünkü kaldıramaz. O zaman bedeni daha derin bir acıyla susturmak gerekir. Aşkın acısından kaçarak sığınılacak en uygun yer ancak bir savaş olabilir. Ruhumun acısını ancak bedenimin acısı dindirebilir. Aşkımı acıya döndürebilirsem ancak dayanabilirim. Yaşadığıyla yaşamadığını artık ayrıt edemeyen zihnim tümüyle gerçeğin ortasında.
Asla aşk acısı çeken birine aşık olmayın. O kişi yaralıdır ve yara bandı olarak sizi kullanır.
Sayfa 267 - Pablo NerudaKitabı okudu
"Karıma 2 nci Mektubumdur" 33-11-11 Bursa Hapisane. Bir tanem! Son mektubunda : "Başım sızlıyor, yüreğim sersem!" diyorsun. "Seni asarlarsa seni kaybedersem" diyorsun "yaşayamam!" Yaşarsın karıcığım! Kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda! Yaşarsın kalbimin kızıl saçlı bacısı! En fazla bir yıl sürer
-"Madem öyle, yıllar sonra Leylâ yanına gittiğinde Mecnun onu neden istemedi?" +"Yaşadığı züht hayatı, onu bir bağımlılıktan kurtarıp bir başkasına yöneltti. Aşk acısı sandığı bir acıya karşı bağımlılık geliştirmiş birine, bu acının ilacı çıkmış dersen, ben memnunum halimden, işine bak sen der.”
Reklam
Mecnun, Leyla'ya kavuştuğunda tüm acılarının dineceğine, sonsuz mutluluk denizlerinde yüzeceğine inanmış, böylesine güçlü bir inanca saplanıp kalmış olamaz mı? Öte yandan acı, aşk acısı denildiğinde masum bir şeymiş gibi görülse de aşkına karşılık bulamamanın, reddedilmenin, sevilmediğini düşünmenin narsistik incinmesi, yaşaması mümkünken elinden alınan ihtimali yaşayamamanın acısı bence. Hatta hırsı desek daha doğru. Çünkü bir kelime masumlaştırıyor insanı. Her türlüsü, zamanla insanı esir alan bir duygudur hırs. Para hırsı, makam hırsıyla da gözü kör olmuyor mu insanların?
“Aşk bazen de fedakarlık değil midir? O mutlu olsun diye kendini harap etmek değil midir aşk ? Bir tek onu sevdim ben, gerisi yalan,onun da canı sağ olsun;varsın beni kalpsiz,kötü bilsin.Öyle bir sevdim ki onu,acısı bile bal bana bu aşkın.Ama bazen de asıl aşk ,kavuşulmadığı zaman aşk değil midir?”
Iki kişi arasında icap eden ilişkinin hangi ölçüde var olduğu, taraflarca içgüdüsel olarak hissedilir ve bu içgüdüsel sezgi, diğer izafi hususlarla birlikte, aşkın yüksek mertebesinde yerini alır. Bu yüzden, âşıklar ruhlarının ahenginden patetik* şekilde söz ederlerken aslında meselenin can alıcı noktası büyük ölçüde şudur: Dünyaya getirilecek varlık ve onun kusursuzluğu. İşin bu yanı, çoğu kez evlilikten kısa bir süre sonra şiddetli bir uyumsuzluğa dönüşerek bozulan ruhsal birliktelikten çok daha mühimdir. *patetik: içler acısı, dokunaklı gibi anlamlara geldiği varsayılır.
Sayfa 43
“Aşk hiç yaşanmakta olan bir şey değildir," diye açıkladı Amcabey. "Ancak bir hatıra olabilir. Aşk acısı zannettiğin şey, aşkın kendisidir.”
Reklam
Ne çok istek. Ne çok özlem. Ve ne çok acı, yüzeye ne kadar yakın, yalnızca birkaç dakika derinde. Yazgı acısı. Varoluş acısı. Hep orada olan, yaşam zarının hemen altında sürekli uğuldayan acı. Ulaşılması böylesine kolay olan acı.
Ruhun kaldırabildiği acıyı bazen benden reddeder, çünkü kaldıramaz. O zaman bedeni daha derin bir acıyla susturmak gerekir. Aşkın acısından kaçarak sığınılacak en uygun yer ancak bir savaş olabilir. Ruhumun acısı ancak bedenimin acısı dindirebilir. Aşkımı acıya dönüştürebilirsem ancak dayanabilirim. Yaşadığıyla yaşamadığını artık ayırt edemeyen zihnim tümüyle gerçeğin ortasında. Oysa...
Sayfa 394 - TimaşKitabı okudu
Neydi benim arkadan gelen günler içinde hissettiğim ? Öfke mi ? Yanılgının acısı mı? Hayal kırıklığı mı? Hayatın kırgınlığı mı? Nefret mi , kin mi ? Kurtulmak istediğim halde bir türlü kurtulamadığım bir aşkın acizliği mi ? Ne benin yürüyebildiğim ne bana doğru yürüyebilen bir aşkınlık halinin zahmeti mi ? Hak etmediğime inandığım halde maruz kaldığım netice mi ? Nedenini nasılını anlayamadığım bir hali ifade edememenin bunaltısı mı ? Bir daha ömür boyu karşılaşamayacağımı bildiğim çok güzel bir şeyi yitiriyor olma telaşı mı ? Onun bir daha ömür boyu karşılaşamayacağı kadar büyük bir aşkın sahibi olan benim yitmeme ölmeme dur bile demeyişine duyduğum hayret mi ? Ten mi ? Yürek mi ?
Sayfa 238
BİR ŞEYLER EKSİK Ya sevgiye, ya da arzuya ,nesne olmak istiyoruz. ...arzuladığımıza ulaşmak, arzulandığımızda da ulaşılmak istemiyoruz. ''Sevmeyi becerecek kadar kendi benliğimizden feragat etmeyi bilmiyor, arzulamayı becerecek kadar da bilinmeyene ve tehlikeli olana yelken açmaya cesaret edemiyoruz.''
BİR ŞEYLER EKSİK ," Lacan aşk hakkında konuşurken "Aşk sahip olmadığınız (sizde olmayan) bir şeyi, onu sizden istemeyen birine vermektir/vermeye çalışmaktır, Acınası bir durum gibi görünüyor, değil mi? Ortada verilecek bir şey yok, ama zaten onu isteyen de yok. Ancak "aşk" gene de var. Çünkü o öteki her kimse, onun
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.