İstanbul, 05.12.1952 Dilbaz bir şaire, o tek sevdiğime, Ben ki size bu satırları yazıyorum bilin ki özlemim ağır basmış demektir. Bu satırları yazan zaten ben değilim, ruhumun ta kendisi. Aramızdaki o adı konmamış safiyane duygunun bendeki vücud bulmuş hali pek yaman, pek can yakıcı, pek dayanılmaz. Hem masumane, hem değil. Hem ulvi hem
EN ESKI YAZILARIM 1.
Saçmasında vurulduğun mazi namın olur Denizinde sarıldığın sinsi ahın olur Fırtınasında savrulduğun serseri zamanın Toprağında kuruduğun mezarın olur 
Reklam
Ne aynalar parçaladık içimizde. Yüreğimiz bin parça. Bir yanımız kış diğer yanımız nevbahar. Masallara bırakılmış sevdaları sevdamız sandık, sevgi ekmeğine nefreti katık ettik. Gözlerimizde yaşlar vardı sadece ve yüzümüz ihanet... Yüzümüz maskeli, yüzümüz, kaç tane yüzümüz var unuttuk. Sevgi bir nefes kadar yakın bazen. Bazen biz kadar bize uzak. Gözlerimiz dolsa da bin bir acı ile bir şeyler kalır içimizde hafif yanık hafif dumanlı. Kurak topraklar gibi yüreğimiz, bir tatlı tebessüme muhtacız, uzağız kendimize. Gözlerden damlayan, ateşten bir yağmur. Bizler aynaların içinde hapis kalan gölgeler gibiyiz. Parmak ucunuza mum dikip yakın. Yakın da aşkta yanmak nedir bir görün.
#Deniz Çiçeği
Büyüyordum. Büyüyen yüreğime sevgi yetmezdi. Sen geldin, sende aşkı keşfettim. Bazı yürekler aşkı hemen keşfeder, bazı insanlar maşuk olmak üzere doğarlar. Seni sevdim. Sığındım sana. Sana adanmış bir ömür ile severken seni, sevgili olamayacak kadar çok sevgi dolu değil miydim senin için? Söyler misin kimim ben? Sırtıma ölümleri sarmışım, en
32 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.