Periklis Bey, yetmiş beş yaşında, İstanbul’un artık sayıca çok az kalan Rumlarından birisi. Hayatının son zamanlarına denk gelen korona günlerinde, solan çiçekleri yeniden açar. Aşık olur.
Leyla, Bodrum’dan İstanbul’a yeni bir hayat kurmak için taşınır ve Periklis Bey’in evini satın alır. Leyla’nın, Periklis Bey’den yaşça epey küçük olması, Periklis’in ona aşık olmasına engel olamaz. Gerçi aşkın önünde bir engel olabilir mi o da tartışılır ya.
Korona günlerinin ilk dönemleri olduğu için eve kapanmalar fazladır ve bu süreçte Periklis geçmiş anılarını yazması için Leyla ile anlaşır. Bu sayede geçmişe bir kapı açılır. Periklis’in çocukluğundan başlarız okumaya. İlk travmatik olay olarak 6-7 Eylül Olayları karşılar bizi. Kitap devam ettikçe Rumların nasıl Beyoğlu’ndan koparıldığını okuruz. 1955’ten 1986’ya kadar devam eder Periklis’in anıları. 86 yılında trafiği rahatlatmak bahanesiyle Tarlabaşı’ndan geçirilen yol, Rumların evleriyle birlikte anılarını da tamamen toprağa gömer.
Bir çok yerinde gözlerimin dolmasına engel olamadım. İnsanların topraklarından koparıldığı hikayeler içimi bir başka acıtır. Göçe zorlanmak, evinden, yurdundan ayrılmak kim bilir ne kadar ağır bir yük. Bu yükü sadece bir kuşak da yüklenmiyor. Kuşaklar boyu travması devam ediyor.
Bir trajedinin romanı Çember Apartmanı, yazarından okuduğum ilk kitaptı. Kalemine sağlık. Tavsiye olarak bırakıyorum, seveceğinizi düşünüyorum. Çok akıcı bir dili var ve kurgusu çok sürükleyici. Elimden bırakamadan okudum. Bana sevdiğim bir kaç kadın yazarı anımsattı ve bu tadı sevdim. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.