ne olursa olsun, hiç ama hiçbir şey o ilk anların yerini tutamıyor. birbiriyle ilk kez bütünleşen bedenlerin tutkuya ani kaçışları... iki ırmağın kavuşması kadar doğal ve coşkulu. bir ömür boyu sanki sadece bu an beklenmişçesine bedenler konuşuyor ve yeryüzündeki her şey susup dinliyor. yalnızlıklar unutulmuş, yaralar sarılmış; bu tehlikeli, karmakarışık, anlamsız dünyada sağ kalmaya çalışan korku dolu bir canlı bir başka varlığa sığınıyor, gelip geçici bir güvenliğe, sahte bir cennete kavuşuyor. hayatın olağanüstü güzellikteki müziğini ansızın duyuveriyor. o müzik hep oradaymış aslında ama o hiç durup kulak kabartmamış.
‘Birbirimize söyleyecek hiçbir şeyimiz yok aslında, dostum!’
Artık ölümün, onun sesiyle konuştuğunu… Bu yüzden sözcüklerinin, Eski Mısır’da ölülerle birlikte gömülen aynalar gibi Dirilerin hiçbir işe yaramadığını… (…) ‘Birbirimize söyleyecek hiçbir şeyimiz yok aslında, dostum!’
Reklam
“Hayatın bizlere verip verebileceği tek ödül, tek armağan, sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insa­nı, ilk fırsatta katlederiz. Sonra da, ömür boyu, bu asla bağışlan­mayan günahın lanetini sırtımızda taşırız.”
Dışarı çıkmam, kalabalıkların ıssızlığına karışmam gerekiyor. Bir tür ödev bu. Hayatın tadını çıkarmak, dünyayı tanımak gibisinden...
Sayfa 131Kitabı okudu
Bir türlü geçemediğim husus insanın insanla bağlantısını neyin ihdas ettiği hususudur? Bu konuyu merak ediyorum zira insanların insanlarla gönül bağı kurduklarına dair ciddi şüphelerim, derin endişelerim var. Televizyon ekranlarında karşıma çıkan insan görüntülerinden, günlük hayatımda karşılaştığım insanlara kadar her bana benzer yaratığa bakıyor ve soruyorum: Bu insan ne kadar ben? Ben ne kadar bu insanım? Kan bağı da dahil olmak üzere insanı insana bağlayan asli ve esasî bağlar yürürlükte mi? Eğer insanlar arasında hayatın idamesine hizmet edecek değerdeki geçerli bağlar varsa bize acı veren bütün zorlukların aşılabileceği inancı var içimde. Ama eğer bağlar aslî ve esasî değilse zorlukların çoğalacağını ve beni nefes alamaz derecelere getiren sıkıntılara sokacağını görüyorum.
Hobbes’a göre “insan insanın kurdudur” (homo homini lupus). Bu asli halde ne ahlak, ne kanun vardır. Bütün bu normlar kuvvetli ile zayıf arasında kurulmuş gizli (implicite) sözleşmelerin (contrat) eseridir. Bu şüpheci ve kötümser filozoflar insanlıkta bütün manevi hayatın ve üstün düzenin bu suretle, insanlık temelinde mevcut olmadığı halde, iğreti olarak sonradan meydana çıktığını söylerken, onun bildiğimiz bütün tarih boyunca nasıl devam ettiğini açıklamaktan tamamen acizdirler.
Sayfa 543 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.