((( … DİNİN ASILLARINDA … VEYA … BÜYÜK ŞİRKTE … CEHALET MAZERET DEĞİLDİR DİYE ORDA BURDA KONUŞAN ARKADAŞLAR … ACABA BU KONUDA DELİLİNİZ NE … ? … ))) ((( … YOKSA AŞAĞIDAKİ ZİKRİ GEÇEN KONULAR DİNİN ASLINDAN ... VEYA BÜYÜK ŞİRK SAYILMAYAN KONULAR MI … ? … ))) 1 = KENDİSİNİ YAKTIRAN ADAMIN ARIZASI … DİNİM ASLINDAN OLAN BİR KONUDUR VE BÜYÜK ŞİRKTİR
Bana surat asma hayat; misafirim sonuçta kalkar giderim. Özdemir Asaf
Reklam
Sait Faik’in Türk hikâye edebiyatının tarihsel gelişme çizgisi içinde ilginç bir konumu var: bu konum, Sait Faik düşüncesinin ‘sorunsal’ (problematik) oluşundan ileri geliyor. Sait Faik’in hikâyelerinde ‘sorunsal’lık, onun düşünce sitemini belirleyen temel karakteristik düşünce olarak ortaya çıkmakta. Bu ‘sorunsal’lığı, şöyle belirleyebiliriz: Sait Faik ne bütünüyle burjuvaziden yanaydı, ne de bütünüyle burjuva düşüncesini aşmış bir yazardı. Bu yüzden, burjuva düşüncesini aşma ile aşamamanın sınırında duran ‘sorunsal’ bir bilinç durumunun, üzeri açık ya da kapalı tavır bildirilerini getirir Sait Faik’in hikâyeleri. Şöyle de diyebiliriz: Sait Faik bireysel ve toplumsal çatışmaların belirli bir dünya görüşüne bağlanarak çözümlenebileceği gerçeğinin dışında kalmış bir yazar.”
Sayfa 39 - BilgiKitabı okudu
İstediğin her şeyi yap ve yapabileceğin şeyi iste, hiç bir kaideye kulak asma. Yaşamanın sırrı budur.
ibrâhîm, içimdeki putları devir elindeki baltayla, kırılan putların yerine yenilerini koyan kim? güneş buzdan evimi yıktı koca buzlar düştü putların boyunları kırıldı ibrâhîm, güneşi evime sokan kim? asma bahçelerinde dolaşan güzelleri buhtunnasır put yaptı ben ki zamansız bahçeleri kucakladım güzeller bende kaldı ibrâhîm, gönlümü put sanıp da kıran kim? |Asaf Halet Çelebi
Keşke insan türüne ait olmak, o dayanılmaz ve sağır edici gürültüyü de beraberinde getirmeseydi; keşke hayvanlar âleminden çıkıp aşılan o birkaç gülünç adımın bedeli, sözcüklerin, büyük tasarıların, büyük atılımların o dinmek bilmeyen hazımsızlığı olmasaydı! Karşı karşıya getirilebilen başparmaklara, iki ayak üstünde duruşa, omuzlar üzerinde başın yarım dönüşüne fazla ağır bir bedel bu. Yaşam denen bu kazan, bu fırın, bu ızgara, bu milyarlarca uyarı, kışkırtma, tembih, coşkunluk, bu bitmek bilmeyen baskı ortamı, bu sonsuz üretme, ezme, yutma, engelleri aşma, durmadan ve yeniden baştan başlama makinesi, senin değersiz varoluşunun her gününü, her saatini yönetmek isteyen bu yumuşak dehşet.
Sayfa 32
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.