Asosyal Sosyolog

Asosyal Sosyolog
@asosyolog
·
Puan vermedi
Aslında yarım bıraktığım kitaba inceleme yazmak ne kadar doğru bilemiyorum ancak, böyle bir konuda yazan kişinin okuru yanlış yönlendirecek eksik bilgi verme lüksü yok diye düşünüyorum. Kitapta rastladığım eksik bir bilgi yüzünden bıraktım kitabı okumayı çünkü bundan sonra hangi bilgi doğru hangisi yanlış diye düşüneceğim. Belki burdan aldığım bilgiyi doğru diye savunacağım. Yazar mutlaka konu hakkında derin bilgiye vakıftır ancak söylediğini ispatlamak için yanlış yönlendiren bilgi yoluna gidilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Şeriat ve Kölelik
Şeriat ve Kölelikİlhan Arsel · Kaynak Yayınları · 1997148 okunma
Reklam
139 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Tanrımmmm, bu kitap seni eleştiriyor :)) Jose Saramago'nun ölümünden önce yazdığı son, benimse yazarın okuduğum ikinci kitabı. Daha önce Körlük'ü okumuş ve hayran kalmıştım. Eğer Tanrı varsa bazı insanları özel yeteneklerle donattığı kesin ve bu yeteneğe sahip olan insanları ciddi anlamda kıskanıyorum :)) Bu kitapta da yazar çizgisinden şaşmamış, Kabil'e farklı bir misyon yüklemiş, bunu yaparken de noktalama işaretlerine karşı tavrını devam ettirmiş, bu sebeple kitabı hızlı okumama bile isteye engel olmuştur... Kitapta kardeşini öldüren Kabil uzun bir yolculuğa çıkar, zaman kavramını siler aklından ve farklı yerlerdeki şimdiki zamanlara gider. İbrahim'le, Nuh'la, Lilith'le, Musa'yla, Eyup'la kesişir yolu. Ve tüm bu yolculuk boyunca adalet, suç ve ceza kavramlarını sorgular. Dipnot: Kitabı okumadan önce eski ahit hakkında bilgi sahibi olmak kitabı anlamak açısından oldukça önemli bence. Son söz kitaptan gelsin: ...Cahil gibi konuşuyorsun, tanrı'nın elinden iyilik görüyorsak neden kötülük de görmeyelim, bu soruyu sordu, ama karısı öfkeyle cevap verdi, Kötülük için zaten şeytan vardı, efendi'nin şimdi ona rakip olması kimin aklına gelirdi, Beni bu hale koyan elbette tanrı değil, şeytan'dır, Efendi'nin onayıyla, dedi kadın...
Kabil
KabilJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201811,2bin okunma
400 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Birçok okuyucuya göre basit kitaplar yazar Debbie Macomber ama ilk kitabı çıktığı günden beri severek takip ediyorum ben. Günlük hayatı, sıradan insanların başkalarına göre sıradan ama kendisine göre tek olan hayatlarını anlatıyor bize. Kitaplar seri olduğu için bir süre sonra bütün karakterlerle hoş bir tanışıklık içinde olduğunuzu hissediyorsunuz. Yeni kitap çıktığında bir süredir görmediğiniz arkadaşlarınızdan haber almış gibi oluyorsunuz, en azından ben öyle oluyorum.
Pasifik Bulvarı
Pasifik BulvarıDebbie Macomber · Novella Yayınları · 2017289 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
733 syf.
4/10 puan verdi
Kafamın fazlasıyla dolu olduğu şu günlerde biraz olsun dikkatimi dağıtmak ve eğlenebilmek için okudum ama olmadı maalesef. Keyif vermedi. Yazarın emeğine sağlık ama bana uymadı, fazlasıyla basit kaldı. Bitsin diye atlayarak okudum ki öteki türlü 730 sayfa bitmezdi.
Bir Deniz Kızı Hikayesi
Bir Deniz Kızı HikayesiCorleonis Canan A. Düzgan · Postiga · 2015206 okunma
440 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Ben bu kitabın bitmesini istemedim… Ayşe Kulin bir röportajında bu kitabı istediğiniz gibi okuyabilirsiniz demişti; ister siyasi, ister fantastik. Kitabı okuyunca ne demek istediğini daha iyi anladım. Gelelim kitaba: Yazar hayali bir gelecekte, hayali bir başkaldırış hikâyesini anlatıyor ve günümüz Türkiye’sine de göndermelerde bulunuyor. Ülke din adamları ve polis gücüyle yönetiliyor. Baştakilerin keyfi yerinde çünkü kimse sorgulamıyor. Hayat kadınlar için daha da zor. Atkılarının renginden toplumdaki yerleri belli oluyor. Çocuğu olmuyorsa ya da en az üç çocuk doğurmadıysa kusurlu sayılıyorlar, hatta kocaları bu sebeple onları boşayabiliyor. Diyelim ki kadına şiddet uyguladınız, baba ya da koca hakkı denilen bir indirim bile var!! Daha çok şey yazmak isterdim ama okumayanların hakkına girerim diye yazamıyorum. Kısacası, ben çok beğendim, herkese keyifli okumalar dilerim.
Tutsak Güneş
Tutsak GüneşAyşe Kulin · Everest Yayınları · 20155,2bin okunma
Reklam
160 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
"Cennete gitmek isteyenlerin cehenneme çevirdiği bir dünyada yaşıyoruz..." Bu sözün sahibi kim bilmiyorum ama kitabı okuduğumda ilk aklıma gelen cümle bu oldu. Kitap ne anlatıyor derseniz, içerisinde geçen şu cümle ile özetleyebilirim: Acının ötesine geçen insanların öyküsünü anlatıyor. O insanları anlamak pek mümkün değil aslında. Ama anlayamasanız da içinizde "huzursuzluk" oluşmasını engelleyemiyorsunuz. "Merhamet zulmün merhemi olamaz." Son bölümün başlığıydı bu sözler. Okumaya devam ettiğimde ise şu cümle ile karşılaştım: "Merhamet keskin bir kılıç; merhamet gösterenin kabzasından tuttuğu ama karşı tarafı yaralayan bir kılıç." Üzerine uzun uzun düşünülmesi gerekir bence... Kitap bana göre erken bitti, sanki bir şeyler eksik kalmış hissi uyandırdı ama kalemine hayran olduğum Livaneli yine de çok güzel bir eser sunmuş bize.
Huzursuzluk
HuzursuzlukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2017100bin okunma
392 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
1930 lu yıllarda Almanya'da başlıyor hikaye ve 4 kuşağı içeriyor. 1. Dünya Savaşı öncesinde başına gelecekleri anlayıp Almanya'dan kaçan yahudi bir ailenin hayatını anlatırken arka planda dönemin siyasi olaylarına da yer veriyor yazar ancak çok da derin bir anlatım değil elbette bu kısımlar. Yine de 1930 lardan bugüne hızlı bir özet niteliğinde diyebiliriz. 1. Dünya savaşının etkileri, 6-7 Eylül olayları, darbeler... İçine doğduğunuz din ya da mensubu olduğunuz ırk yüzünden neler yaşayabilirsiniz? Her ikisini de siz seçmiyorsunuz aslında ama dünyanın bir yerinde manyağın biri sizi düşman ilan edebiliyor ve kendinizi bir anda bambaşka bir ülkede bulabiliyorsunuz, tabi şanslıysanız ve yaşıyorsanız. Ya da soydaşınız başka bir ülkede olay çıkardı diye yaşamakta olduğunuz ülkede eviniz işyeriniz yağmalanabiliyor. Düne kadar komşu dedikleriniz size anlamsızca düşman olabiliyor. Siyasetin kirli yüzü maalesef asla olduğu yerde kalmıyor. Kullanılmaya en müsait alan olan din ve milliyetçilik duyguları, kirli ellerde dünyanın en tehlikeli silahı haline gelip toplu katliamlar yapılıyor. Ayşe Kulin yine akıcı bir şekilde yazmış ve ilk sayfadan itibaren hiçbir sayfada sıkılmadım okurken. Okudukça neden daha çok okumamız, neden daha çok çalışmamız gerektiğini daha iyi anlıyor insan. Okuyan insan sorgular, çalışan insan üretir. Sorgulayan ve üreten insanlarla birlikte yaşamak dileği ile...
Kanadı Kırık Kuşlar
Kanadı Kırık KuşlarAyşe Kulin · Everest Yayınları · 20167bin okunma
111 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
“Anam ölmüş bugün. Belki de dün, bilmiyorum." Kitabın ilk cümlesi… İlk cümleden içine alan farklı, ilginç, dolu ve derin bir kitap. Belki de ilk defa her şeyi tek bir şey olarak gören bir roman kahramanıyla karşılaştım. “Akşam, Marie beni görmeye geldi, kendisiyle evlenmek isteyip istemediğimi sordu. "Bence bir, ama istersen evleniriz," dedim. O zaman, kendisini sevip sevmediğimi öğrenmek istedi. Bir başka zaman da söylediğim gibi, "Bunun bir anlamı yok, ama herhalde sevmiyorumdur," diye karşılık verdim. “ Romanın baş kahramanı Meursault’a ( Kitapta kahramanın adı geçmiyor, sadece soyadı var. ) zaman zaman kızmamak elde değil çünkü hiçbir şeyi umursamıyor, idam edilecek olmayı bile. Şimdi ölmek ile 20 yıl sonra ölmek arasında fark yok ona göre, çünkü ölecek olan yine o. Dünyayı, insanları, toplumsal değerleri umursamayan Meursault tamamen tesadüfi bir şekilde hapse düştüğünde ise hayatı başkalarının kontrolüne geçer. Ve sırf toplumdaki diğer insanlardan farklı yapısı yüzünden olaylar bambaşka bir hal alır. Kitap bittikten sonra kitapta yer alan en basit karakterin bile olay örgüsü içerisinde illaki olması gerektiğini hissettiğim nadir kitaplardan biri oldu. Mutlaka ama mutlaka okunmalı…
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2019112,4bin okunma
235 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Yazarı daha önce yazmış olduğu Kocan Kadar Konuş 1 ve 2 adlı kitabından tanımayan yoktur diye düşünüyorum. Kitapları okumamış olanlar varsa bile filmini ya izlemişlerdir ya da bir şekilde bir parça görseline denk gelmişlerdir. Hâlâ herhangi bir tanışıklık yoksa hem kitaplardan hem sinemadan uzaksınız demektir bence, bir an önce silkelenip hayata karışın Kitabın konusuna gelecek olursak, hayatını abisinin gölgesinde geçirmiş ve onun başarılarının yanında kendisini daima sönük hissetmiş Şükran'ın işten kovulduktan sonra gittiği parkta, filmi yapılan Kocan Kadar Konuş kitabını okuyan bir kadın görmesi ve yakın arkadaşının gazına gelerek daha önceden yazmış olduğu yazıları yapım şirketlerine göndermesi ile başlayan bir serüveni anlatıyor. Başta da söylediğim gibi oldukça keyifli bir kitaptı, okurken birçok kez kahkaha atmama sebep oldu. Okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar diliyorum :)
Şekerfare
ŞekerfareŞebnem Burcuoğlu · Alfa Yayınları · 2016422 okunma
416 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu sefer yorumuma farklı bir şekilde başlayacağım çünkü Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’e olan derin şükranlarımı belirtmeden bu kitabı yorumlayamam. Bugün birilerinin dört karısından biri değilsem, kanun önünde erkeklerle eşit haklara sahipsem, seçebiliyor ve seçilebiliyorsam, bir yerden başka bir yere kendi başıma seyahat edebiliyorsam – bu konuda çok daha fazla örnek sayabilirim - kısaca “İNSAN” olarak yaşayabiliyorsam bunu Atama borçluyum. Neden bu şekilde bir giriş cümlesiyle başladığımı kitabı okuyanlar mutlaka anlamışlardır. Okumayanlar için kitap Afganistan’ın yüz yıl öncesini ve bugünü anlatıyor. Shekiba ve Rahima; kitabın iki kadın kahramanı. Sıradan çıkma ve kabuğunu kırma cesaretini gösteren iki kadın. Kaderlerini değiştirmek için çabalayan iki kadın. Dayaklardan, acılardan, hem fiziksel hem ruhsal işkencelerden geçmiş iki kadın. Kitabın konusunu uzun uzun anlatmayacağım ama mutlaka her kadının, hele ki Cumhuriyet’in kıymetini bilmeyen her kadının okuması gerek.
Kabuğunu Kıran İnci
Kabuğunu Kıran İnciNadia Hashimi · Lemur · 20151,227 okunma
Reklam
168 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Öncelikle şunu söylemeliyim ki modern klasikler arasında olmayı sonuna kadar hak eden bir eser. Tek kelime ile ba-yıl-dım Utanarak belirtiyorum, ilk defa Bulgakov okudum ama kesinlikle son olmayacak. Anlatımı harika. Öyle ki Rusya'nın keskin soğuğunu hissediyor, sanki doktorun yanı başında ameliyatlara katılıyorsunuz. Kitabın konusuna gelecek olursak, 1917 Rusya'sında Tıp Fakültesinden yeni mezun olmuş gencecik bir doktor uzak bir kasabaya gönderilir. Tek doktordur ve ne bir tecrübesi vardır ne de başı sıkışınca soru sorabileceği biri. Her gelen hasta ile yeni bir şey öğrenir, her başarı ile kendine güven duymaya başlar. Kitap boyunca hem karşılaştığı vakaları okuyoruz hem de sonrasında yerine gelen doktorun umutsuz bağımlılığını. Kitaptaki olaylardan esinlenerek yapılmış bir de dizi mevcut 8 bölümlük. 5 bölümünü izlediğim "A young doktor's notebook" adlı diziyi de tavsiye ederim ancak ameliyat sahnelerini içiniz kaldırmayabilir Başta da belirttiğim gibi ben çok beğendim, okuyacak olanlara da şimdiden keyifli okumalar diliyorum
Genç Bir Doktorun Anıları
Genç Bir Doktorun AnılarıMihail Bulgakov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202324,9bin okunma