120 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinin yazılmasına vesile, 1630 yılının aşure gecesi Hz. Peygamber'i rüyasında görüp ''Şefaat Ya Resulullah'' diyeceğine ''Seyahat ya Resulullah'' demesidir. Böylece Peygamberimiz tarafından seyahat ve şefaat ile müjdelenir. Osmanlı topraklarını 40 yıl civarı bir süre dolaşarak şehirlerin camileri, hastaneleri, yiyecekleri, iklimleri ve genel kültürüyle ilgili, hem o zaman hem de şimdi ki zaman için eşsiz 10 ciltlik bir eser yazmıştır. Seyahatname'nin bir çok dile çevirisi yapılmıştır. 100 temel eser arasında yayınlanan bu kitabında seyahati ile ilgili bazı bölümler yer alıyor. Şehirlerimizin tarihçesini Evliya Çelebi'nin mizahi kaleminden okumayı sevdiğimi söylemek isterim.
Seyahatname
SeyahatnameEvliya Çelebi · Etkileşim Yayınları · 2013419 okunma
Banu Teyze'nin nezdinde, insanlık tarihindeki tekmil mühim olaylar Aşure günü vuku bulmuştu. Allah u Teala, Hz. Adem'in tövbesini o gün kabul etmişti mesela. Hz. Yunus O'nu yutan yunus tarafından Aşure günü azat edilmiş, Hz. Mevlana Şems'le bu kutlu günde karşılaşmış, Hz. İsa Tanrı katına aynı gün alınmış, keza Hz. Musa'ya On Emir Aşure günü indirilmişti.
Sayfa 316Kitabı okudu
Reklam
418 syf.
5/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 7 days
Kitabi beğendim mi? Evet. Etkilendim mi? Kesinlikle. Yoksa kısa zaman içinde elimden düşürmeden okuyamazdım. Ama... Öncelikle kitabin edebi yönünü ele almak gerekirse. Bu, okuduğum ikinci Elif Şafak romanı ve ikisinde de hikayenin gereğinden fazla betimlemelerle ve zoraki süslemelerle doldurulduğu kanaatindeyim. Daha sade bir dili tercih eden biri olduğumdan bana bu tarz bir anlatım samimi gelmiyor. Ayrıca günümüz dilinden uzak, eski kelimelerin yoğunlukla kullanılmış olması da bana yapay bir edebi değer katma çabası varmış gibi hissettirdi. (Gerçi bu, çevirmenin tercihi de olabilir, bir daha Elif Şafak okursam orjinal dilinde (İngilizce) okuyacağım.) Öte yandan hikayeyi ele almak gerekirse de… Konu tam bir aşure aslında... Birbirinden tamamen alakasız ve her biri farklı bir kitabin konusu olabilecek pek çok konuyu tek bir kitabin içinde harmanlanmış. Ermeni-Türk ilişkileri ve etnik kökenler, ataerkil bir toplumda kadının yeri, aile içi şiddet, ergenlik sorunları ve kuşak çatışmaları, kültür farklılıkları; baharat niyetine ise bir tutam da din ve siyaset. Aşuredeki her bir malzemenin tadı çok net ve güzel ama bütünün harmanlanmış tadı çok da lezzetli değil sanki. Çünkü tüm bu alakasız konuların tek bir hikayede toplanmasını sağlayacak zorlama bir tesadüfler zinciri üstüne kurgulanmış kitap. Özetle, kitabi beğenme konusunda beni arafta bırakmış bir Elif Şafak romanı daha.
Baba ve Piç
Baba ve PiçElif Şafak · Doğan Kitap · 201215.7k okunma
418 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 13 days
Değerlendirmesi zor bir kitap... Edebi olarak bakarsak; kurgusu ve anlatımı güzel, karakterler çok kalabalık ancak dikkat ederek ve ara vermeden okunursa karışıklığa sebep olmuyor. Hatta bana göre karakterlerin yoğun olması kurguyu sağlamlaştırmış... Konu olarak Türk-Ermeni Meselesi, aile içi şiddet, ensest ilişki gibi noktalar seçilmiş. Her bölümün isminin bir yiyecek ismi ile başlaması ilginç, genel başlık da aşure olabilirmiş konu bakımından ele alırsak... Ayrı ayrı anlatılan karakterlerin yollarının bir noktada birleşmesi hayatın cilvesi gibi... Politik olarak bakarsak; yazar hem Ermeni gözüyle hem de Türk gözüyle bakılınca nasıl göründüğünü anlatmaya çalışmış bu meselenin. Objektif olmaya çalışmış gerçekten ama başarabilmiş mi emin değilim. Türklerin gözünden tam olarak yansıtılamadığı fikrine kapıldım ben okurken... En çok da Cafe Kundera'daki karakterleri ve aralarındaki diyalogları çok beğendim. Okunabilir bir kitap, sıkıcı değil ancak bazı bölümler biraz havada kalmış ve tam olarak kurguya kaynaşmamış. Son olarak da havada kalan bir son ile tamamlanmış kitap... Devamı gelecekmiş misali...
Baba ve Piç
Baba ve PiçElif Şafak · Doğan Kitap · 201215.7k okunma
418 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 8 days
Baba ve Piç romanı hakkında bir şey bilmeden tesadüfen konusuna bakıpta aldığım ve okuduğum ilk Elif Şafak romanı. Kitap 18 bölümden oluşuyor ve yazarın her bölümü aşure malzemelerinden seçmesi ilginçti. Üslupta dikkatimi çeken iki şey oldu; biri "günbegün,anbean,yılbeyıl" kelime grubu ve diğeri kurallı birleşik fiiller.Çokça kullanmış diğer kitaplarında da öyle mi bilemiyorum okumadığımdan. Betimlemeleri, akıcılığı oldukça iyiydi. Konu bakımından kitap çıktığı zamanlarda oldukça gündeme oturmuş ve eleştirilmiş. Açıkçası ben değerlendirmelere katılmıyorum. Yazar Ermeni ve Türk ailelerini farklı bakış açılarından ele almış. Ermenilerin geçmişe saplantılarını, bizleri nasıl gördüklerini, bize yönelik olumsuz düşüncelerini , nefretlerini "Çakmaçıyan" ailesiyle dile getirmiş. Türk ailesi "Kazancı"lar ise cins tiplerden seçilmiş olsa da (sadece teyzeleri abartılı buldum) geçmişe saplanıp kalmamış, aksine daha iyi yansıtılmış. Her iki aile de ne kadar farklı olsalar da "Asya Kazancı" ve "Armanuş Çakmakçıyan"ın yetiştirilme tarzının ve aile yapısının benzediği bir gerçek. İki aile arasındaki bağ kitabın sonunda şaşırtıcı bir şekilde bağlanmış. "Bazen bilmemek bilmekten daha iyidir " düşüncesi vurgulanıyor. Kitabı okurken aklımdaki sürekli düşünce, farklı kültürden ailelerin oluşturduğu eski İstanbul semtlerinde(ya da güzel ülkemin başka şehri de olabilir) doğup yaşamanın nasıl olduğuydu.Günümüzde farklılıklar artık saygı görmüyor sanki herkes aynı şekilde düşünmek ve yaşamak zorundaymış gibi.
Baba ve Piç
Baba ve PiçElif Şafak · Doğan Kitap · 201215.7k okunma
Atalarımızın tanıdığı goygoycular, muharrem ayının ilk günlerinde küme hâlinde, kapı kapı dolaşarak yardım toplayan görme özürlü kişilerdi. İçlerinden sesi güzel olan biri "Gökte melek, yerde her can ağladı" gibi içli bir Kerbelâ mersiyesi okurken, diğerleri de her mısraın sonunda "Hoy goygoy canım!" diyerek ona eşlik ettikleri için bu isimle anılmışlardır. Goygoycular, gittikleri evlerin önünde halka olup mersiye yahut ilâhiye başladıklarında, hane halkı bir müddet dışarı çıkmaz ve ilâhiyi dinler, sonuna yaklaşıldığında da kapıyı açıp para yahut aşure malzemesi olacak hububattan ne verilecekse bir kâse içinde getirip yedekçiye teslim ederlermiş. Yedekçi, verilen şey her ne ise alır, ona ait torbayı taşıyanın torbasına boşaltıp kabı geri verirmiş. Goygoycular, bu yolla topladıkları malzemeyi Tabhane'de pişirirler ve hem kendileri yer; hem de İstanbul halkından şifa niyetine isteyen olursa onlara dağıtırlarmış.
Sayfa 92 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hayırlı Cumalar
Günlerin en kıymetlisi Cumadır. Cuma günü, bayram günlerinden ve aşure gününden daha kıymetlidir. Cuma, dünyada ve Cennette müminlerin bayramıdır. =Riyadun-nasıhin
Kuşu öldü diye küçük bir çocuğa başsağlığına giden Rahmet Peygamberinin Ümmetiyiz. İşte öylesi bir Nebinin (sav), Ciğerparelerinin yetim kaldığı gündür Aşure...
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.