Çinliler ata binmeyi ancak M.Ö. 300'lerde Asya Hunları'ndan öğrenmişlerdir.
Sayfa 211 - ÖtükenKitabı okudu
Attilanın ölümünden sonra kardeş kavgaları Hunları zayıf düşürdü. Boyun eğen kavimler Hun devletini parçaladılar. Attila'nın en büyük oğlu Ilek savaşta öldü. (Priskos Rhetor'un ibareleri Ellak şeklinde yanlış okunmuştur. Doğrusu Ilek hükümdardır.). Sağ kalanlar doğuya geri dönmek istediler. Fakat orada yeni bir kavimler göçü, Avar'lar dalgası kopmuştu. Bu suretle Attila oğulları Tuna çevresinde bağlı kaldılar. 468 de Dengizik (Deniz Rüzgârı)ın başı Konstantinopolis'ta kesilince Attila oğullarından yalnız İrnek hayatta kalıyordu. O da Karadeniz kuzeyindeki çevreye çekildi. Tabiatiyle, doğu Avrupa ve Asya'da dağınık Hun grupları büsbütün ortadan kalkmamıştı. Bunların bir kısmı Türk'lerle karıştı, diğer kısmı yeni ad ile tarih sahnesine çıktı. Daha sonraki Tuna Bulgarları hükümdar ailesi kendilerini Çatalar'daki yazıta göre Etil (Attila) oğlu İrnik'ten neşe ettirirler. Macarların Turul (Tuğrul) oymağından gelen Árpád sülâlesinin de aynı kökten gelmiş olması muhtemeldir. Efsaneye göre de Macarlar'ın hiç olmazsa Árpád sülalesi Etil (Attila)'nin ahfadıdır. Değerli tarihçilerden Homan Gombocz, Moravesik, László, diğer deliller ile bu tezi savunmuşlardır.
Sayfa 72 - Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1971
Reklam
352 syf.
8/10 puan verdi
·
34 saatte okudu
Orta Asya Türkleri'nin tarihi için Çin kaynaklarını okuyorsak; Avrupa Hunları, Sabirler, Avarlar , Bulgarlar ve Hazarlar gibi Doğu Avrupa Türkleri'nin tarihi içinde Bizans kaynaklarını okumalıyız. "İşte Bizans kronikleri içerisinde hacim ve önem itibarıyle ilk sırada yer alan, aynı zamanda Bizans tarihçiliğini zirveye taşıyan Theophanes'in kroniği" Theophanes'in hem dünyevî hem de dinî tarih bilgilerini bir araya getirmek suretiyle 810-814 yılları arasında kaleme aldığı kroniği, M.S. 284-813 yılları arasındaki süreci kapsamakta ve bir Dünya Tarihi niteliği taşımaktadır. Kroniğin en çarpıcı özelliği; sadece Bizans imparatorluk yıllıklarını değil, aynı zamanda Hıristiyan Doğu'ya ait kaynakları da ihtivâ etmesi, yine bu kaynakların büyük bir kısmının zaman içerisinde yok olması ve barındırdıkları bilginin bu kronik yoluyla günümüze ulaşmış olması gerçeğidir. Sadece Roma, Bizans, Türk, Arap ve İran tarihi için değil, aynı zamanda İslâm ve Hıristiyanlık tarihi için de hazine değerine sahip bir kaynak olarak Theophanes'in kroniği Avrupa Hunları, Sabirler, Avarlar, Bulgarlar ve Hazarlar gibi Doğu Avrupa Türkleri'nin yanı sıra Türkistan sahasında hüküm sürmüş Ak Hunlar hakkında da yoğun bilgi sunmakta, bu da kroniği Türk Tarihi açısından da eşsiz kılmaktadır.
Theophanes Confessor’ün Kroniğinde Türkler
Theophanes Confessor’ün Kroniğinde TürklerHatice Aydın · Kronik Kitap · 202136 okunma
239 syf.
1/10 puan verdi
Metinlerde yer alan alim isimlerinin uzunluğu ve bazı konuların tekrarı ile iki katına çıkmış kitap. Birçok tarih profesörünün sebeplere dayandırarak makul bulduğu bir tezi ise sebepsiz aşağıdaki cümlelerle kendince abartılı bulmuştur. Üstelik Emeviler, Abbasiler ve Fatımiler ile ilgili her durumu makul buluyorken... Bu kanısından sonra kitabı benim için bitirmiştir. :) "Türk tarihinde nücum ilmine ilişkin faaliyetlerin Asya Hunları döneminde (MÖ 220-MS 216) başladığı iddia edilmektedir. Hatta bu iddiayı çok ileri götüren Rus araştırmacı Sofi Tram-Semen tarihte nücum ilmine ilişkin ilk faaliyetlerin Türkler tarafından başlatıldığını ileri sürmüştür. Sofi Tram-Semen, nücum ilminin ilk kez Hunlar tarafından ortaya çıkarıldığını, ancak bu dönemde bilimsel-kültürel etkinliklerin cereyan eden siyasi hadiselerin gölgesinde kalmasından ötürü bu durumun pek anlaşılamadığını dile getirmiştir. Rus araştırmacının bu iddiası çok abartılı gibi görünmektedir."
Ortaçağ İslam Dünyasında Rasathaneler
Ortaçağ İslam Dünyasında RasathanelerSeyfettin Kaya · Libra Kitap · 20202 okunma
Avrupa Hunları'nın menşei konusu klasik ve modern zaman tarihçilerini uzun süre meşgul etmiştir. Klasik Bizans, Låtin ve Ermeni kaynaklarında İskit, Kimmer, Massaget adları ile anılırken Süryani kaynaklarında Ostrogot olarak da anılmış olan Avrupa Hunları son 200 yıldan bu yana yapılan çeşitli değerlendirmelerde bazı ilim adamları tarafından Moğol, Türk-Moğol karışımı, Türk-Moğol-Mançu karışımı oldukları ya da Slavlardan geldikleri veya Germen soyuna bağlı yahut Kafkas kavimlerinden bir kol oldukları da iddia edilmiştir. Meseleye dair son durum ise Avrupa Hunları'nın aslında Asya Hunları'nın torunları oldukları ve bu gerçeğin son zamanlarda gerçekleştirilen araştırmalar neticesinde ortava konulan kuvvetli delillerle daha da berrak hale geldiğidir. Bu delillerden biri burada anılacak olursa; Avrupa Hunları'nın 355-365 yılları arasında alan topraklarını istila etmeleri hadisesinin, Roma imparatorluğu ve Çin'in coğrafi olarak birbirinden uzak olmalarına rağmen dönemin Çin kaynakları Bu ülkenin Hiung-nular tarafından ele geçirildiğini kaydederken, yine Çağdaş Roma tarihçisi Ammianus Marcellinus'un da bu hakimiyet olayını gerçekleştirenlerin Hunlar olduğunu ifade etmiş olması gerçeğidir.
Kâşgarlı Mahmud'un, Türklerden bir bölük olduğunu kaydettiği Tabgaçlar, Çin yıllıklarına göre Asya Hunları'ndan bir kısımdır ve sülâlenin resmî tarihinde (Wei-shu) Mo-tun, eski T'o-pa (Tabgaç) hükümdarı olarak gösterilmiştir. Tabgaçların örf, âdet ve geleneklerinden çoğu, Kurt efsanesi; mağara, dağ, orman kültleri vb. ve Göç efsanesi Türklerle ilgili bulunduğu gibi, dillerinin de Türkçe olduğunu ortaya koyan deliller vardır: Bitegçin (bitikçi, kâtip; dış-işleri bakanı?), kapukçın (kapıcı; hâcib?), atlaçın (atlı, süvari birliği), tabagçın (yaya, piyade birliği), korakçın (koruyucu, muhafız kıtaları), yamçın (posta sürücüsü), hiencin (posta menzilleri idarecisi; hancı?), aşçın (aşçı; mutbahçı başı?), törü (kanun, töre), il (devlet) vb.. Tabgaç hükümdarının ağzından şöyle bir Türkçe ibare nakledilmiştir: "Atıg belgüteg" (yâni "bir (başbuğa verilen) isim, (onun yaptığı) işi belirtmeli=belgelemeli)...
Reklam
82 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.