Atakan

Üzgünüm aşağıladınız demekten, hüznümü silebilecek birkaç sözcüğü nasıl da esirgediniz diye sormaktan, bu bilinçli ya da bilinçsiz seçiminizin suskunluğu hızlandırıcı ve bütünleyiciliğin bana umulmaz rahatsızlıklar verdiğini yadsıyamamaktan üzgünüm!
Reklam
İyi ki beynimizdeki hücrelerin hepsini kullanmıyoruz, tamamını kullansak kimbilir daha ne salaklıklar üreteceğiz ve ürettiklerimizi önemli düşün­celer sanarak, deli gibi savunacağız.
Herşeye sıfırdan başlamak. Bu hepimizin za­man zaman başvurduğu, önemli bir karar sandığımız çok görkemli bir salaklık.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Gözlerim gökyüzüne asılı donuk ayda. Gözle­rim donuk. Gözlerim suratımda açılmış ince narin bı­çak yaraları gibi. Yaralar iyileşince hiç bir şey görme­yeceğim. Ve iyileşecekler, çünkü iyileşme olasılığı o­lana yara diyoruz.
unutmam gerek seni yokluğun felakettir hiçbir şeyi unutmam unutmak marifettir ben geçersem şaraba artık bu yalnızlıktır sakın beni arama yalnızlık sensizliktir
Sayfa 136Kitabı okudu
Reklam
coğrafya bildiğime pişmanım bir kat daha büyüdü gözümde ıraklığın
Gündüz hüzünlü, yağmurlu, ışıksız, tıpkı beni bekleyen yaşlılığım gibi geçti. Beni böyle tuhaf düşünceler, böyle karanlık hisler boğar, benim için açıklanması imkânsız sorular kafamda dolanıp durur – ama nedense onları çözmek için ne gücüm ne isteğim vardır. Bütün bunları çözmek de bana mı kalmış!
Sayfa 71
Ve kendine soruyorsun: Nerede hayallerin? Ve başını sallıyor, şöyle diyor: Yıllar ne çabuk geçiyor! Ve yine soruyor kendine: Ne yaptın bunca yılı? En iyi zamanlarını nereye sakladın? Yaşadın mı yaşamadın mı? Baksana, diyor kendine, baksana, yeryüzü nasıl soğuyor. Daha yıllar geçecek ve peşinden kasvetli yalnızlık gelecek, bastonlu, titrek yaşlılık gelecek, peşinden de sıkıntı ve bunaltı. Fantastik dünyan ağaracak, donacak, hayallerin kaybolacak ve ağaçlardan düşen sarı yapraklar gibi dökülecek.... Ah, Nastenka! Sonuçta hüzünle yalnız kalır insan, tam anlamıyla yalnız ve hatta yazıklanacak bir şey bile olmaz – hiç, tam olarak hiç... Çünkü kaybolup giden her şey, her şey hiçtir, aptalca, yuvarlak sıfır, yalnızca hayaldir!”
Sayfa 57
şu anda başımda binlerce musluk açıldı ve ben sözcükler nehrini boşaltmazsam boğulacağım. Bu yüzden, rica ederim beni bölmeyin, Nastenka, uysal ve sakince dinleyin; yoksa – tümden susarım.
sen benim son merhabam başkası olmayacak bu benim son sevincim sınırı olmayacak dokundum elim yandı içim düğüm dolandı kim çözdü bu atları duyguları ortalığa kim saldı
Reklam
Ne çok konuşuyor insanlar. Ne çok söz var, uçuşup duruyor tepemizde.
Milyonluk şehirlerde de yaşasa, insanoğlunun içinde yalnızlık, kendi içine çekilme, sinme günleri doludur. Bitişik doğmadığımıza göre, içimizdeki se­vinçleri, kederleri başkalarıyla her an paylaşmamı­za imkan mı vardır? En yakınlarımızdan bile bucak bucak kaçtığımız, derdimizi kimselere söyleyemedi­ğimiz günlerimiz olmaz mı?
Sayfa 115Kitabı okudu
Otomobil yavaşlıyor; köysüz, otsuz, ocaksız, sessiz yollarda birdenbire insanlar peyda oluyor, otomobil geçerken içindeki­ne yiyecekmiş gibi gözlerini dikiyorlardı. -Bunlar kim oğul? -Yol amelesi beyim. -Ha!.. Neredeyse yol amelesinin gözlerinden, müte­ahhitler müteahhiti bir tuhaf oluyordu. Niçin yiye­cek gibi bakıyorlardı. Yoksa ona mı öyle geliyor­du? Halbuki sakalları büyümüş insanlar, günlerce taş kırıp türkü söyleyen, zeytin ekmekle doyan adamlar, başka türlü bakamazlardı. Bu bakış, alela­de, sakalları büyümüş, yorgun insanların bakışıydı. Bu ihtiyar köse sakallı, kendisini yorulmadan para kazananlardan saydığı için yorulanların halini bil­miyordu. Yoksa onlar sakin, sessiz, korkak bakışlı insanlardı. Onlar, bir gün türkü söyleyerek, sırtla­rındaki koyun pöstekilerine doldurulmuş birkaç eş­ya, çarıklarını tamir için kendi yaptıkları köseleler, hatta budaktan iğnelerle, kimi bir küçük, ne olur olmaz altınla, yol kenarına çalışmaya gelirlerdi. Uzaklardan, çok uzaklardan, o ağdalı, sakızlı yumuşak yolların gittiği metruk köylerden gelirler­di. Belki anayola onların köyü şu makineyle o ka­dar uzun değildi. Fakat onlar yayan gelirlerdi. Or­manlar geçerler, dağ başlarında uyurlar. Askere gittikleri zaman bedel verebilmek, evlendikleri za­man basma, yüzük alabilmek, dogacaklara beşik, kundak, ölenlere kefen satın alabilmek için, hasat­tan sonra ekin para etmediği zaman yol yapmaya gelirlerdi. Hem yol yapılırsa onların köyüne de pa­ra girecek, otomobil gelecek, onlar da seyredebile­ceklerdi.
Sayfa 112 - İnsanlar, Türküler, MasallarKitabı okudu
Malumu devletleri, yaşadığımız asrın mühim dertlerinden birisi de ev sahibi, kiracı meseleleri­dir. Dünyada, içte, dışta bin türlü politika dalavere­leri, kavgaları olurken fertlerde de borsa, karabor­sa, geçim, maaş, işçi, patron, esnaf, et, süt, mey­ve kavgalarından maada bir de kiracı, ev sahibi derdi vardır. Galiba en mühimi de budur.
Sayfa 33 - Bir Ev SahibiKitabı okudu
Her şey için teşekkürler faslında oyalanmak istemiyorum, zaten biliyorsun. Onca zamandır ben böyle canım ne isterse yazarken sana hiç söz hakkı vermedim, dramatik yapı buna uygun değildi kusura bakma. Sen de bana teşekkür ediyorsundur biliyorum. Ne demek Osman, lafı olmaz. Ben bu yolun sonunda kendime çıktığım için çok mutluyum. Zor bir yolculuktu ama doğrusu değdi, manzaram gayet iyi.
Sayfa 125Kitabı okudu
887 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.