Tüm halkların kabileci atalarına dair epik efsaneleri vardır ve bu efsaneler çoğunlukla, dini kültlere dönüşerek resmileşirler. İnsanlar atalarını sayar, hatta onlara tapınırlar —bunda da haklıdırlar, çünkü yaşamı anlamanın anahtarı doğaüstü tanrılarda değil, gerçek atalardadır. Doğan tüm organizmaların çoğu erişkinliğe ulaşamadan ölür. Hayatta kalıp üreyen azınlık arasından daha da küçük bir azınlığın, bin kuşak sonra yaşayan bir torunu olacaktır. Bu küçücük azınlığın azınlığı, bu ata soyu seçkinleri, gelecek kuşaklar tarafından ata olarak adlandırılabilecek olan tek şeydir. Atalar ender, torunlar ise yaygındır.
Dedeler ve Torunlar
Dünyadaki etnik toplulukların çok büyük çoğunluğunun iki veya ikiden fazla ismi vardır. Bu isimlerden biri, o etnik topluluğun yayıldığı topraklardaki genel adı olabildiği gibi, içlerinden herhangi bir grubun adı olmakla birlikte, tamamı için kullanılanları vardır. Halkların birden fazla adlarının olması, öncelikle herhangi
Kördü Homeros, Herodotos gezgin;
kim biliyor hangisinin anlattığı
savaş daha doğru, betimlediği ülke
gerçekte olduğu gibi? Atalar
ve torunlar farklı yazıp
yorumluyor öyküleri.
Her kavmin tarihinde ve mitolojisinde aynı durumla karşılaşılmaktadır: Eski atalar çok mutlu olmuşlardır ve uzak gelecekteki torunlar da aynı mutluluğa erişecektir. İnsanlık, daima bu iki parlak uç arasında yaşamıştır.
Atalar ve torunlar arasındaki nesil farkı arttıkça, fiziksel görünüm ve genetik farklılık miktarı da artacak, izole gruplar arasındaki farklar birbirine zıt yönlere doğru değişebilecektir.