Denilebilir ki, Gagauz ağzı İstanbul ağzına pek yakın, hele Deliorman ağzıyla hemen hemen aynıdır. Türklükbilimin (Türkolojinin) bugünkü du­rumuna, şimdiki bilimsel yöntemlere göre, yalnızca dil incelemelerine daya­narak, Gagauzların kökeni üzerine kesin bir yargıya varmak pek olası değil. Ancak, onların Osmanlı Türklerinden önce Balkanlar'a geldikleri kesindir. Hristiyan olmaları da bu gerçeği apaçık gösterir.
Sayfa 195 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Gagauzlar'ın başlıca geçim kaynakları: tarım, hayvancılık, balıkçılık ve bağcılıktır. Hristiyan olmalarına karşılık, topluluk içindeki davranışları, tu­tumları, özellikle ilk Osmanlı Türkleri'ninkine çok benzer: başkalarına kul­lak, uşaklık etmeyi hiç sevmezler.
Sayfa 192 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Reklam
Gagauzlar, bilindiği üzere, kuzey- doğu Bulgaristan'da (güney Dobruca), Romanya'da, Moldavya Cumhuriyetinde (Komrat, Çadır-Lunga, Kongaz, Taraklı, Valkaneş yöreleri) ile Ukrayna Cumhuriyeti'nde (eski Basarabya, İsmail, Zaporojiye bölgeleri) birbirinden uzak ve dağınık halde yaşayan Hristiyan bir Türk boyudur. İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler Almanyası'yla bir­likte Sovyetler Birliği'yle savaşan Romanya'nın yenilmesi üzerine, Basarabya'nın Sovyetlerce işgal ve istilası sonucunda, Gagauzlar, Stalin'in emriyle dağılıp bir bölümü Orta-Asya'ya sürgün edildi; hala daha orada oturmaktadırlar. Böylece, güney-doğu Avrupa da denilen Balkan Yarımadası'nın, doğu Avrupa'nın, hatta Orta-Asya'nın birçok ülkesinde da­ğınık olarak yaşayan Gagauzlar, ulusal birlik ve beraberlikten yoksun bir halktır.
Sayfa 191 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Bütün ulusların her tür zeka ve hile oyularını söylettikleri birer kahra­manı vardır. Böylece, örneğin Türklerin Nasrettin Hoca'sı, eski Yunanlıların Ezop'u, Bulgarların Kurnaz Peter'i (Hitır Petır) vb. vardır. Gagauzların kahramanı da Kurnaz Köse'dir. Gagauzlar, bedensel her­ hangi bir kusuru bulunan herkesi "kurnaz" saymaktadır. Bu nedenle, sakal ve bıyığı olmayan bir kimse olarak "Köse" de kurnaz sayılır. Köse, kimi kez Nasrettin Hoca ile yer değişir. Ama, Gagauz masallarının çoğunda Köse adı anılır.
Sayfa 126 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Kültürlü, eğitim ve öğrenim görmüş (tahsilli) bir topluluk olmayan Gagauzların kendilerine özgü bir yazı ve edebiyatı yoktur. Edebiyatları Türk dilinde Rum harfleriyle yazılmış Karamanlıca kitaplardan, yazıları da Yunan harflerinden oluşur.Kitapların içeriği çokluk azizlerin (velilerin, ermişle­ rin) yaşamöyküsü ya da dualar, sonunda, örneğin Büyük İskender gibi ünlü kişilerin kimi öyküleri üzerinedir. Düşüncelerini, masal ve türkülerini sözel olarak kuşaktan kuşağa geçirirler. Yalnızca bu işlerle uğraşan bir takım adamlar vardır ki, bunlara "okumuşlar" (bilginler) ve "masalcılar" denir. Birinciler sözlü olarak öğütler (nasihatler) verir, gelecek üzerine önbililer (kehanetler) , ahlaksal fikirler vb. bunlara benzer şeyler söylerler. İkincilerse, uzun kış gecelerinde bir araya toplanan kimselere masal anlatırlar. Bu gibi adamlar intihar, serüven (macera) vb. gibi buna benzer olağanüstü olaylar karşısında o olayı sonsuzlaştırmak için türkü ya da masallar yaratırlar.
Sayfa 125 - **Kişinev'de oturan, kendisi de bir Gagauz olan başrahip Prof. Mihail Çakır, Gagauz yazısı için Latin harflerini kullanmaktadır. Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Gagauzlar, "nazar"ı hastalıkların nedenlerinden biri saymaktadır. Her insana nazar değmez. Ancak anasından erken doğan bir kimse, çocukken nazara uğrar. Nazara uğramamak için, insan mal ve mülkünü ya da hayvanını, her­ hangi bir şeyini övmekten çekinmelidir. Çünkü, aksi halde yeni doğan yara­tık, hiç kuşkusuz, ölecektir.
Sayfa 114 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Reklam
154 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.