Gökalp’ın tilmizleri olan Türkçüler bu konuda Atatürk devrimlerine karşı gelmişlerdir. Örneğin, yazı «hars»a mı girer, «medeniyet»e mi? Türkçüler bu bir «hars» sorunudur; onu değiştirmek ulusal varlığı yıkar, diyerek devrime karşı geldiler, (Fuat Köprülü gibi) kimi Türkçüler de, yazı devrimi olsun ama Latin alfabesi değil, Türk harsının yazısı olan Orhon yazısı alınsın dediler. Fakat Orhon yazısının bir «hars» yazısı değil, bir «medeniyet» yazısı olduğunu onun şampiyonları Atatürk’e karşı ispat edemediler.
Atatürk de resmen, 4 Kasım 1928'de, 11 Kasım 1928 tarihli Bakanlar Kurulu kararına dayanarak, Millet Mektepleri teşkilatının genel başkanlığı ile başöğretmenliğini kabul eder. Gazi yeni savaşını bilim ve medeniyet cephesinde vermektedir. Yeni alfabe halk arasında “Gazi alfabesi” olarak adlandırılır, alfabeyi öğretmek için basılan afişlerde de Gazi'nin fotoğrafı kullanılır, Millet Mektepleri'nde en başarılı üç öğrenciye “Gazi imzalı anayasa kitapçığı” verilir. Böylelikle okuma yazma seferberliği vasıtasıyla, okutulan metinlerin içeriğinin yanı sıra, fiili olarak da Gazi kültü tüm ülkeye tekrar hatırlatılmış olmaktadır. Başmuallimlik sıfatı ile Mustafa Kemal kültü, artık hem Latin alfabesini öğretmesi bağlamında medeniyetin hem de bilgiyi ulaştırması bağlamında bilimin kutsallığının onun şahsında somutlaştığı bir yeni haleye kavuşacakür. Üstelik mücadele boyunca bilim ve Gazi kültleri, İslâm'ın kutsallığına altematif bir kutsallık odağı olarak billurlaşmaya başlayacaktır.
Sayfa 247Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde ve dışında birçok entelektüel 19. yüzyılın ortaları gibi çok erken bir tarihten itibaren Arap harflerinden Latin harflerine geçişi tartışmaya başlamıştı. Çarlık ve sonradan Sovyet Rusyası’ndaki Türkî halkların tecrübeleri Türkiye için gayet öğretici oldu. Azerbaycan’da onlarca yıl süren tartışmaların ardından 21 Eylül 1921’de Latin harfleriyle ilk gazete basıldı. 1923 Haziranı’nda ülkedeki tüm devlet memurları “Türk Alfabesi”ni öğrenmeye ve yeni harflerle yazılı belgeleri kabul etmeye mecbur kılındılar. Nihayet 27 Haziran 1924’te Latin alfabesi bağlayıcı oldu ve 1928’de Arap harfleri resmen yasaklandı. Bu politik ve kültürel süreçler Ankara’da da büyük dikkatle izleniyordu. 1926’da Bakü’de düzenlenen Uluslararası Türkoloji Kongresi’ne iki delege gönderildi. Kongredeki davette katılımcılar kadehlerini “Devrimci Önder Mustafa Kemal”in sağlığına kaldırdılar. Hakkındaki büyük övgülerden bihaber olamazdı. Elbette Kafkaslar’da emekçi kitleler arasında başlatılan okuma-yazma seferberliklerini (likbez kursları) de biliyordu. Türkiye Latin alfabesine geçerken, coğrafî açıdan yakın ve dil bakımından akraba Azerbaycan’ın alfabesini başarıyla Latinleştirme deneyiminden etkilenmiş ve faydalanmıştır.
Sayfa 335 - İletişim Yayınları.
Bu ülke Atatürk'ün kurtardığı bir ülke değil, Atatürk'ün de bir parçası olduğu ve yönettiği kolektif bir bilincin kurtardığı bir ülke. Bu kolektif iradenin cüzleri şunlardı: 1. İnanç/İslam 2. Millet 3. Osmanlı'nın yetiştirdiği askeri, siyasi ve mülki kadro, 4. Ortak hedef. Atatürk'ün bu dört amilden üçüncü amilin tün unsurları
Osmanlı Döneminde Aydınların Görüşleri
Yeni entelijansiyanın bir mensubu olan Ahmed Hilmi, Avrupalılaşmayı hayatta kalmanın yegane aracı olarak görürdü. Avrupalılaşmak isimli kitabında şöyle yazar: Bütün talihsizliğimiz gelenekçilik ve Doğuculuğun bir sonucudur. Balkan Savaşları'nda yenilen bizim ordumuz ya da bizim donanmamız değildir, bilakis çürümüş toplumsal hayatımız ve Doğuculuğumuzdur. Ne mevcudiyetimizi ne de bağımsızlığımızı Asyalı ve Doğulu yaşam tarzı ya da kültürü ile koruyabileceğimize inanmıyorum. Eskimiş geleneklerle daha fazla esir edilmemeliyiz ve her şeyin temeli olarak yenilik ve terakkiyi kabul etmeliyiz... ... Ziya Gökalp Şeriat'ın tarihsel sürecin bir sonucu olduğuna ve yeni ihtiyaçları karşılamak için Şeriat'a ilave değişiklikler yapılabileceğine inanmaktaydı. Dr. Abdullah Cevdet ve takipçileri gibi radikal reformcular, öte yandan, Atatürk'ün radikal reformlarını ilk defa biçimlendiren, Batı medeniyetinin ve laikliğin şartsız bir kabulünü desteklemekteydiler. Önerilen reformlar arasında, Latin alfabesine geçiş bulunmaktaydı, çünkü Arap alfabesi geri kalmışlığın nedenlerinden birisi olarak kabul ediliyordu.
Sayfa 99 - KronikKitabı okudu
960 yılında İslamlığı kabul eden Karahanlılar da (932- 1212), önceleri kullandıkları Uygur yazısını bırakarak Arap yazısını benimsemişlerdir. Arap alfabesi yalnız ünsüz =ündeş'leri (consonne) gösteren bir yazı düzeni olduğu ve Arapçadaki = ünlüler (voyelle) düzeninde yalnız a, i, u bulunduğu için, bu üçe karşı dokuz ünlü (a, o, u, ı, è, é, ö, ü, i) bulunan Türk dil ve lehçeleri (Karahanlı, Harzem, Çağatay, Osmanlı v.s.) Arap harflerinin yetersizliği altında bunalmışlar, yalnız Kuman Türkçesi, din yoluyla Latin alfabesiyle yazılmıştır (Codex Cumanicus, 1303).
Reklam
149 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.