15 Aralık 1915"te Veliaht Vahdettin'le Almanya gezisi sırasında Karlsbad'a tedaviye gönderilen Mustafa Kemal, burada tutuğu not defterine; "Benim elime büyük selâhiyet ve kudret geçerse, ben hayatı içtimâiyemizde arzu edilen inkılâbı bir anda yapacağım, ben bazıları gibi, efkâr-ı ulemânın (âlimlerin fikirlerinin) yavaş yavaş benim tasavvrâtım (düşündüğüm işler) derecesinde, tasavvur ve tefekkür etmeye (tasarlamak ve düşünmek) alıştırmak suretiyle bu işin yapılabileceğini kabul etmiyorum. Böyle bir harekete karşı ruhum isyan ediyor. Neden bu kadar senelik tahsil-i âli gördükten (yüksek tahsil yaptıktan) sonra, hayât-ı medeniyye ve içtimaiyyeyi tetkik ettikten ve hürriyeti tezevvükten (hayatımı ve vakitlerimi harcadıktan) sonra avâm mertebesine ineyim? Onları kendi mertebeme çıkarırım. Ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar.
Atatürk "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz"
Bilim yapmanın üç gerekli şartı vardır: 1) Gözlem yapmak; 2) doğru düşünmek; 3) yaratıcı olmak. Bu üç şart üniversitede başarı düzeyleri çok değişik olabilen şekillerde öğretilir. En kolay öğretilen, doğru düşünmektir. Burada öğrenciye mantığın kuralları anlatılır; örneğin, kendi içinde çelişen bir düşüncenin, yani kendi içinde zıddını barındıran bir fıkir zincirinin yapılabilecek her öneriyle tutarlı olacağı, dolayısıyla bilgi içeriği sıfır olacağı öğretilir. Gözlem yapmayı öğretmek biraz daha zordur, çünkü burada aklın ötesinde bir de öğrencinin san' at yeteneği devreye girer. Ancak Türkiye'deki tıp tahsilinin öğrendiğini uygulayabilen hekim yetiştirmekteki başarısı burada da ülkemizde ciddi bir başarı düzeyinin yakalandığını göstermektedir. Bilimsel eğitimde öğretilmesi en zor olan ise yaratıcılıktır. Albert Einstein'in bir kez yazmış olduğu gibi, yaratıcılığın okulu yoktur.
Reklam
“İtalyan Oryantalistin, yeni Türkiye'nin liderince önemli bulunan ilk tezi, vahyin Müslüman geleneğinin yarattığı bir efsane olduğu, ona dayalı uydurma “an'aneler"in, elde mevcut deliller bulunmasa bile “tenkide tahammül edebilecek” güce sahip olmadığıdır.”371 İkinci olarak, vahiylerin peygambere, şimşekler gibi aniden geldiğini düşünmek mantıkla çeliştiğinden, Kur'an'ın da uzun bir aşılama ve dini “tefekkür” sonrasında ortaya çıkmış, edebi ve felsefi bir metin ve bizzat Hz. Muhammed'in eseri olarak değerlendirilmesi gereklidir. 372
Sayfa 491Kitabı okudu
Atatürk’e bakış açışı böyle yurt dışında. Ortaçağ kalıntısı bir devleti ve taş devrinde yaşayan bir halkı alıyor, birden bire modern bir dünyanın içine getiriyor ve bunu on beş senede yapıyor. Bunun nasıl olduğunu hâlâ anlamıyor bazı insanlar. Sonsuz bir hayranlık var kendisine. Dünyadaki bütün diktatörleri yanyana diz, hepsi bir tarafta durur,
Bir sınıfı yok etmekle, sınıfların ortadan kalkmayacağı iyice anlaşılmış, sömürünün yalnız sınıflar tarafından değil, devleti yönetenler tarafından da yapılabileceği ortaya çıkmıştır.
Tekin yayıneviKitabı okudu
Reklam
499 öğeden 421 ile 430 arasındakiler gösteriliyor.