Yüzlerce kez okumuşumdur, tesiri değişmez...
"İstanbul’un işgal günleri; başta General Harrington olmak üzere bir kısım işgal kumandanları, Pera Palas’ta, salonunun bir köşesinde otururlar. Mustafa Kemal nedense dikkatlerini çeker. Kim olduğunu soruştururlar. Mustafa Kemal olduğunu öğrenirler. Onlar için Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşının en ünlü şahsiyetlerinden biridir. Yabancı dillerde Çanakkale Savaşı’ndan bahseden ve daima Mustafa Kemal’in isminde düğümlenen kitaplar, yazılar, o zaman bile bir kitaplığı doldururdu. Kendisine haber göndererek, masalarına davet ederler. Ama Mustafa Kemal’in cevabı hem nazik hem kesindir: “Burada ev sahibi olan biziz. Kendileri misafirdirler. Onların bu masaya gelmeleri gerekir.”1 Syf.9 Lotus - Şeyma Reyhan Gözen Kaynak: 1. Noelle Roger, Olaylar ve Atatürk, Ankara 1984, s. 68-69. Bu satırları okuyunca, insanın kanı coşuyor. Gurur duymuyorsan Atamızdan, kanından şüphe etmelisin!
Atatürk'ün altını çizdiği satırlar.
Haklarında Türkler kadar çok şey yazılmış ve eserleri hakkında Türkler kadar önyargıya maruz kalmış, onaylanmamış başka bir millet yoktur.
Sayfa 443 - cilt XVI.Kitabı okuyor
Reklam
Atatürk'ün altını çizdiği satırlar.
Sağlam olarak kurulmuş hiçbir imparatorluk, hiçbir zaman şanssız bir muharebenin zoru ile yıkılmamıştır. Romalılar tarafından köleleştirilmiş olan Yunanistan ve Barbarlar tarafından yıkılmış olan Roma'nın bizzat kendisi, kendi iç zayıflamalarına nazaran, dış güçler tarafından çok daha az oranda zayıflatılabilmişlerdir. Bu gerçekliğin incelenmeye bile ihtiyacı bulunmamaktadır.
Sayfa 438 - cilt XVI.Kitabı okuyor
tarihe bakış hususunda Atatürk'ün altını çizdiği satır.
Tarih, ilk bakışta, kurbanları, onları sadece zevkleri için kurban eden cellatları gösterime sunan bir dehşet tiyatrosu olarak gözükmekteyse de, aynı zaman da ahlakın da değerli bir tablosunu sunmaktadır ve tarihin bu kısmı, şahsi karakterin fertleri yönettiği gibi, bir milletin alışkanlıklarının da onu yönettiği göz önünde tutulduğu takdirde, çok daha ilgi çekici olacaktır. İnsanları tanımak ve onları yönetmek için daha verimli bir metot var mıdır?
Sayfa 437 - cilt XVI.Kitabı okuyor
Atatürk'ün alanların bahsedildiği bölümde altını çizdiği satırlar.
En büyük uğraşları savaş yapmaktır, savaşa büyük bir önem verirler ve bundan dolayı da çocukluktan beri at binmeye de alışırlar. Aile içerisinde sakin bir şekilde ihtiyarlamak ve ölmek utanç verici bir şeydir. Kendi eliyle birçok savaşlarda düşmanı eliyle öldürdükten, onların başını kestikten, atlara süs yapmak üzere saçlarını kestikten sonra son nefesini veren mutludur. Bize çok vahşi gözüken bu halkları Ammien, Hunlardan daha yumuşak, daha iyi ve daha büyük bulmaktadır. Yere saplanmış bir kılıç ve ona gösterdikleri bazı hürmet ifadeleri bütün dinlerini teşkil etmektedir.
Sayfa 332 - cilt XVI.Kitabı okuyor
Atatürk'ün yanına işaret koyduğu satırlar.
Türklerin ayrıca doğuştan askerliğe çabuk adapte olma özellikleri vardır. Bunlar tevekkül, sabır ve kanaatkarlıktır. Bu durumdaki bir birlik, her zaman savaşabilir.
Sayfa 298 - cilt XVI.Kitabı okuyor
Reklam
Atatürk'ün altını çizdiği satırlar.
Türk fatihleri, boyundurukları altına aldıkları halklara hiçbir zaman devletin parçaları olan üyeler gözüyle bakmamışlardır, bunun yerine onları, kendilerine karşı tek sorumlulukları, hiç ses çıkarmadan efendilerinin kendilerinden büyük bir memnuniyetle istediği, çok çeşitli ağır ve ezici vergileri ödemek olan kölelerden ve haraç verenlerden oluşan bir ek bölüm olarak kabul etmişlerdir. Bu nedenle Türk genel olarak hiçbir sanayi ve ticaret işiyle uğraşmazdı. Atasözü şöyle der: ''Fransız bilimden, Ermeni ticaretten, Türk majestelikten anlar. O halde Türk, uludur ve böyle olması ona yeter. Ama ne yazık ki çağdaş uygarlığımız zamanında majestelik ve ululuk para etmemekte, geçim kaynağı teşkil etmemektedir, işte bu da neden bu kadar çok sayıda zavallı Müslüman halkın, üzerinde yaşadıkları en bereketli ve en verimli topraklar üzerinde en kara sefalet altında sürünürcesine yaşadığını açıklayan olgudur.
Sayfa 152 - cilt XVI.Kitabı okuyor
Atatürk'ün altını çizdiği satırlar.
Bütün sağduyulu insanlara göre, yapılması gereken ve Türkiye'nin ayakta kalabilmek için ihtiyaç duyduğu şey, devletin ve dini gücün birbirinden ayrılmasıdır.
Sayfa 116 - cilt XVI.Kitabı okuyor
Atatürk'ün altını çizdiği satırlar.
Hükümdar, etrafındakilerin hırsızlıklarına ve hazine-i hassanın (hükümdarlık ödeneğinin) idaresine göz yummaktadır ve bakanlar tutum ve davranışlarını şu ilke üzerine kurmaktadır: Bizden sonra tufan. Bu kimseler geçici kazanımlar elde etmek için, en küçük bir yarın kaygısı taşımaksızın devletin ve ülkenin çıkarlarını hesaba katmaksızın yüzsüz bir şekilde tavizler vermektedirler. Bu şartlar altında böyle bir hükümette ne beklenebilir?
Sayfa 115 - cilt XVI.Kitabı okuyor
217 syf.
·
Not rated
Değerli eğitimci, siyasetçi, yazar Mustafa Gazalcı’nın kaleminden, içeriğiyle okurunu geçmişe taşıyan “Yolumuzu Aydınlatanlar – Cumhuriyet’in 10 Eğitim Yıldızı” adlı kitaptan söz edeceğim sizlere… Cumhuriyet Devrimi’nin büyük ülküsü “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” kuşaklar yetiştirme atılımının özverili, çalışkan yıldızları; Mustafa Necati,
Yolumuzu Aydınlatanlar
Yolumuzu AydınlatanlarMustafa Gazalcı · Cumhuriyet Kitapları · 20231 okunma
Reklam
Atatürk'ün altını çizdiği satır.
Osmanlının hakim ırkı, bireyi devlete bağlayan kutsal ve sosyal ilişkilerin asla bilincinde olmamıştır.
Sayfa 41 - cilt VI.Kitabı okuyor
Atatürk'ün altını çizdiği satırlar.
Bu geniş topraklar (Anadolu), büyük bir harabeye benzemektedir ve yalnızca bir harabeler yığını olan imparatorluğun merkezi olan başkent, en şatafatlı lüksün ve en karanlık gizemin ikametgahıdır. Ülkenin üstüne çökmüş olan ve ülkeyi kendi kendisini yok etmeye sürükleyen lanetin esas kökeni bu yönetimdir. Uzun bir süreden beri hiç kimse, halkın ahlaki ve bilgiye dayalı kültürünün yüce gayesini düşünmemektedir.
Sayfa 38 - cilt XVI.Kitabı okuyor
Atatürk'ün altını çizdiği satırlar.
III. Murat zamanında olduğu gibi, II. Abdülhamit zamanında da rüşvet, tüm taşra yöneticilerinde tüm siyasi kişiliği ve aile duygusunu ve de hatta mevkilerini kötüye kullanmaya engel olabilecek her türlü şeref duygusunu öldürmüştür; buyruk altındaki tüm memurların kalbinde, küçükler ve zayıflar için duyulan sevgiyi yok etmiştir. Tüm bu alt kademedeki memurlar, keyfilikte ve zimmetine para geçirmede büyükler ile rekabet ederler; yargıçlar ve tanıklar rüşvet alırlar ve kendilerini satarlar, özel hayatlarında çok dürüst olan insanlar, göreve başladıklarında yolsuzluk akımına uymak veya kamu vazifelerinden vazgeçmek zorundadırlar.
Sayfa 37 - cilt XVI.Kitabı okuyor
Atatürk'ün altını çizdiği satırlar.
Bu cüzam, mevkilerin para ile satın alınabilirliği, daha önce Kanuni Sultan Süleyman hükümdarlığında da vardı; fakat yüksek dereceli memurlarını, bulundukları makamı kendisinden satın almaya zorlayarak yolsuzluk örneğini veren ilk kişi olan III. Murat'ın (1574) tahta çıkışıyla ayyuka çıkmıştır. Böylelikle, devletin en gelişmiş bölgeleri bahşiş hastalığına yakalanmıştır; bu cüzam Türk halkını her zamankinden daha fazla kemirmektedir ve büyük Frederick'in de bahsettiği gibi Türklere para için peygamberlerini bile sattırabilir.
Sayfa 36 - cilt XVI.Kitabı okuyor
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.