Dizisini izleyerek hayranlık duyduğum bu evrenin kötü bir final yapmasıyla birlikte kitap serisini okuma fikrini ön plana aldım çoğu kitap da olduğu gibi burda da dizi ve kitap arasında fark olduğunu ve bu serinin aslında dizi de ki gibi bitmediğini hâla devam eden bir seri olduğunu biliyordum.Ateş ve kan kitabıyla başladığım bu seriye Ejderhaların dansı kitabıyla şimdilik nokta koyuyoruz.10 kitaplık bir serinin tamamıyla dizi olarak uyarlanmasını beklemek çok ütopik olurdu fakat ben hem kitap serisini okurken hem de dizisini izlerken çok keyif aldım. Şimdi seriyi okuyan herkes gibi bende merakla George RR Martin amcanın seriyi bitirmesini bekleyeceğim.
Bana doğru döndü. Bu defa bir saniyeden daha uzun sürdü. Bana baktı. Baktı. Baktı. Ve anladı. "Kımıldamayın!" dedi tek seferde. Sadece Su Krallığı değil, Ateş Krallığı da durdu. Gözleri benim gözlerime sabitlendi. Gözümü kırpmadım, dudağımı ısırdım. Hıçkırmamak, ağlamamak için kendimi sıktım. Okyanus aşırı bakışları fırtınasını benim bakışlarıma sürükledi. Çok uzak yoldan gelmiş köhne bir kayıktan farkım yoktu. Ama dalgaların altında kalmamıştım. Batmamıştım. Ve öylesi bir fırtınadan herkes sağ çıkamazdı. "Diz çökün." dedi Arın buz gibi bir sesle. Herkes diz çöktü. Ben çökmedim.
Kör bir hücre, içinde ruhum idam.
Hayallerle kaplıdır dört duvarlı zindan, Sıcak bir rüzgar eser küçük pencereden,
Eriyen Salkımlar bedenimi delmez,
Ayaklarım buz.
Yüreğim soğuk.
Beynim kızgın ateş..
Her sabah sesiyle uyandığım,
Dostum ziyaret eder beni,
Güvercinim Ekmek ortağım..
Öyle güzel çırpınır ki kanatları,
Sanki Ahmet kayanın sesi
En son Knut Hamsun'un "Açlık" Romanı'nı okuduktan hemen sonra Jack London'ın "Ateş Yakmak" kitabını okumam hoş bir tesadüf olsa gerek. Her ikisindeki insanın fiziksel mücadelesinin ve sonrasındaki psikolojik direnişinin anlatımı oldukça etkileyiciydi.
Jack London'ın anlatımı oldukça yalın, edebi ağdalı ve
Sadece sana seslenmek istiyorum, her şeyi ilk defa açıkça sana söylemek istiyorum; her zaman sana ait olan ve hakkında hiçbir şey bilmediğin hayatımı eksiksiz bilmelisin. Ama sırrımı ancak öldüğümde öğrenmelisin, artık bana cevap vermek zorunda kalmadığında ve şimdiki gibi tüm uzuvlarım buz ve ateş içinde sarsıldığında, geri dönüşü olmayan sona gelindiğinde.
Cadı Toplayıcısı ~ Chrissa Weaks
.
Muhafız Cadılar serisinin ilk kitabı tek kelimeyle harikaydı! Nasıl övsem yeterli olmayacak dostlar
Her hasat ayında cadı toplayıcısı geliyor, cadılardan birini alarak sonsuza kadar yaşamak üzere Buz Kralı’nın topraklarına götürüyordu. Raina nefret ettiği bu günü bu defa heyecanla bekliyordu. Onu yıllardır es
Çocuğum, cahilim ve fakir. Ne farkeder..
Pabucum delik, çorabım ıslak, biraz da
üşüdüm. Saatlerce yürüdüm, ara sıra koştum,biraz geç kaldım. Her şeye rağmen yüzümde gülücük, önümde hayaller, buruşuk defterin kırışık kağıtlarına sığacak kadar. O da yeter.
Sobanın yanında bir yanım buz bir yanım ateş..
Bir gülücük ve bir kaç saniye bana bunları
anlattı. Ve bunların tamamını hissetmiş,
yaşamış, kırılmış, yıpranmış, vazgeçmiş
bir adam. Bu çocuğun tam karşısında. Biri
ötekinin geçmişi, öteki birinin geleceği. Farklı
tabaklarda, farklı kaşıklarla aynı çorbayı
içiyoruz. Bana göre acısı fazla, sana göre tuzu.
Kimisi dibini sıyırıyor, kimisi doyup kalkıyor
masadan...
İşlerin nasıl bu noktaya geldiğini inanın hatırlamıyorum. Anımsadığım son şeylerden biri, orta halli bir otel odasında, beyaz ince bir çarşafla sarınıp öylece karşımdaki duvara baktığımdı. Aylardan ocaktı. Yılın ilk ayı… Ve ben soğuk havaya aldırış etmeden camı aralamış ve buz gibi havanın odaya nüfus etmesine seyirci kalmıştım. Üstümdeki incecik
AKMIYOR...
Acı çeken kadınlar nedense romantik komedilerin vazgeçilmez noktası olsa da fibromiyaljiden muzdarip bir kadın karakterle ilk karşılaşımdı bu yüzden orijinal buldum. Red'in de ilk sahnesi klozet açmaktı mesela bu da pek karşılaştığımız türden bir manzara değildi. Genelde başrol erkekler hep ilah gibi görünürler (ki Red de öyle
"Diyelim ki Arya'yı sevdin ve o da seni her şeyinle kabul etti. Ne yapacaksın?Kaçacak mısın yine?"
"Kız çocuğundan bahsediyoruz. Kalbi o kadar yükü kaldırmaz."
"Kaçıyorsun."
"Kaçmıyorum. Sadece... Kimse o kadar sevemez. Ailesinin katilinin buz gibi olan oğlunu her şeye rağmen sevemez. Sevmemeli."
Geceler mi uzadı bu karanlık ne
Buz tutuyor zihnim…
Ağrılı, acılı, sancılı çırpınışlarım
ne kadar kanasa da
tuz basıyor aklım yarama...
çığlıklarımı içime büküyorum
ışığın sarı yuvarlağının aydınlatamadığı matlığın arkasına saklanmış,etrafında konuşulan cümleleri birleştirmeye çalışıyordu.
bütün seslerin kulağındaki sert duvara çarparak sessizliğe gömüldüğünü bilsede,duyduğu cümleleri birleştirmek için çabalamaktan vazgeçmiyordu.Bütün cümleler ,bütün başka yarı aydınlık ve aydınlıktaki ağızlardan çıkan