Hayaller içinde geçirilen gecelerden sonra
ayılmanın, gerçek dünyaya dönmenin ne kadar korkunç olduğunu bilemezsiniz. Evet, bir de çevrenize bakarsınız ki, insanlar
delicesine akan hayat seli içerisinde yaşayıp gidiyorlar. Ismarlama olmayan; hayal gibi, düş gibi uçup gitmeyen, durmadan yenilenen, her an genç kalan, bir saati bir saatine uymayan gerçek bir yaşam onlarınki. Oysa karanlığın, düşüncenin tutsağı olan hayal bıktırıcıdır, uçup gitmeye hazır oluşu yanında, aşağılık bir tekdüzeliği vardır.
Petersburgluların üzerine titredikleri güneşi bir anda örtüveren, güneşle birlikte insanların gönlünü de karartan bulut hayal dünyasının efendisidir; böyle sıkıntılı bir anda kurulan hayallerin neler olduğunu varın siz düşünün! Bitmez tükenmez sandığınız hayaller sinirlerin sürekli
gerginliği sonucu yavaş yavaş ölgünleşmeye, tükenmeye yüz tutar. Çünkü başka bir yaşantınız olmadığı için, eski ülkülerinizden, eski hayal kırıntılarınızdan büyük bir çaba
sonunda yapıp çattığınız hayal dünyanız kırılıp dökülmeye hazırdır. Oysa canımız bambaşka şeyler çeker. Hayalci, boşu
boşuna külleri karıştırarak köz arar gibi, soğuyan yüreğini ısıtacak ateşi yakmak için eski hayalleri arasında bir
kıvılcım arar. Yakacağı ateş kanını tutuşturacak; kurduğu
aldatıcı renkli evrende yeniden kendini bularak, gözlerinden yaş getiren zevki tadacaktır.