Berrin, hiçbir şeyi gizleme gereği hissetmeyen, sorumluluklarını bilen, şeffaf ve bir o kadar kendine güvenen bir kadındı. Sanki Berrin'in özüyle mayalanmıştı ruhum... Uzun süren bir ilişkiden çıkması nedeniyle düştüğü duygusal boşlukla mücadele ederken, kendisini kurtlar sofrasında bulması kaçınılmazdı. Bu kısımda aklıma Atilla İlhan'ın bir şiiri geldi: "Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden" Bende şairimiz gibi yaşamayı kurtlar sofrasına benzetiyorum. Nasıl ki kurtlar bir avın paylaşılmasında birbirlerine karşı acımasız davranabiliyorsa; insanlar da çıkarları söz konusu olunca maalesef acımasız... Peki Berrin, bulunduğu kurtlar sofrasından kendisiyle ve diğer insanlarla yüzleşerek kalkabildi mi? Sorunun cevabı psikolojik çıkarımlarla birlikte bu kitabın içerisinde derinlemesine bir şekilde işlenmişti. Açıkçası işleniş şeklini başarılı buldum. Çünkü sadece Berrin'in hayatından değil, diğer karakterlerin hayatından da çıkarımlarda bulunabilmemiz mümkündü. Üstelik bu çıkarımlar bizim hayatımıza da tesir edecek güce sahipti.