Bu Türk ülkesini hem beğeniyor, hem de yadırgıyordu. Burada açık ve temiz bir hava, insanı sağlamlaştıran kımız ve gürbüz, sağlam kızlar olduğu için Türk Ellerini seviyordu. Fakat güneşinin keskin, soğuğunun sert, kişilerinin çetin ve kızlarının sarp olmasını hiç beğenmiyordu. Şimdi Çin'de olsaydı, hoşuna giden bir kızı çoktan elde etmiş olurdu. Halbuki kendisi ünlü bir beğ olduğu halde burada her hangi bir kızı elde etmek şöyle dursun, onunla arkadaşlık bile edememişti.
- "Ben Türgiş Beği Oğulçak Buğra Beğim! Tüng Yabgu Kağan'ın ikinci elçisiyim.
Bunları Kağanımız yüce Kara Kağan'a yolladı" dedi. Deriden yapma kutunun içi altın dolu idi. Oğulçak Buğra yerine dönünce ikinci beğ ilerleyip Kağan'ı selamladı..
Güz gelmişti. Türk Ellerinin yaman yüzü Çin beği Şen-king'i bayağı sayrı etmişti. Bu Türk ülkesini hem beğeniyor, hem de yadırgıyordu. Burada açık ve temiz bir hava, insanı sağlamlaştıran kımız ve gürbüz, sağlam kızlar olduğu için Türk Ellerini seviyordu. Fakat güneşinin keskin, soğuğunun sert, kişilerin çetin ve kızların sarp olmasını hiç beğenmiyordu. Şimdi Çin'de olsaydı, hoşuna giden bir kızı çoktan elde etmiş olurdu. Halbûki kendisi ünlü bir beğ olduğu halde burada her hangi bir kızı elde etmek şöyle dursun, onunla arkadaşlık bile edememişti
Kürşad’ın adı geçince budun arasında bir çalkalanma oldu. Çinli beğ ise üzerine yağdırılan bu kınamaların altında kendinden geçmiş gibi idi. İ-çing Katun bu deyişleri Çinceye çevirerek kendisine anlattıkça kuduruyordu.
O denli köpürmüştü ki istemeyerek kılıcına el attı.
Kara Ozan onun elini kılıcına attığını görmüştü.
Şimdi kopuzla cevap veriyordu:
Kılıcına el atma, Şimdi deyiş çağıdır.
Ortalıkta dolaşan Ak kımız çamçağıdır.
Yad elde oturanlar Bil ki yurt kaçağıdır.
Senin kılıç dediğin Türk’ün oyuncağıdır.