Attila
Yalnız Şarki değil, Garbi Roma imparatorluğunu da endişe istila etmişti. Her iki diyarda da galeyan içinde bulunan milletler, başlarını havaya kaldırdıkları vakit bütün hayat ve istiklallerini kaplayan simsiyah bir bulut görüyorlardı: Attilâ!
Bana bu cesareti veren gene sen ve senin bana verdiğin aşktır, onun için yolunu kesiyorum, bana cevap vermedikçe seni bırakmıyorum… Bana kolunun kuvvetiyle değil, kalbinle hücum edersen korkarım, yoksa üstüme yürü, ellerimi parçala, kanlı vücudumun üstünden geç, bundan korkmam, Attilâ!
Reklam
Bunlar, Kostantiniyye’de (İstanbul) bulunan imparator İkinci Teodos’un Hun hâkanı Attilâ’ya gönderdiği elçi hey’etiydi. Attilâ’nın karargâhına gitmek için İstanbul’dan yola çıkmışlardı.
«Attilâ» kimdir? Bunu kimse iyi bilmiyor. Bizzat kendi bile kendisini meçhuller içinde hissetmiştir.
Attila
Aslanlar dostlarıdır, kaplanlar arkadaşı; Atlar, ona aşıktır. Karabulut tahtıdır, yıldırımlar kırbacı; O, Hunların baştacı. Cermen, Roma.. her millet, Ona esir doğmuştur. Karabulut tahtıdır, yıldırımlar kırbacı; O, Hunların baştacı.
Reklam
bana kolunun kuvvetiyle değil kalbinle hücum edersen korkarım
Attila
Şüphesiz o bir devdir, fakat aramızda oldukça insanlığı kabul etmiştir.
"Roma, Cermen.. her millet Ona esir doğmuştur. Karabulut tahtıdır, yıldırımlar kırbacı, O, Hunlar'ın baştacı!"
"...çünkü ben böyle bir rüya görmek istemiştim."
855 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.